18 Mart günü Çanakkale Boğazı cehennemi bir hava solukluyordu. Denizden atılan top mermileri ile tabyalar hallaç pamuğu gibi atılıyordu. Mehmetçikler şarapnel parçaları ile yaralanmasalar bile metrelerce havaya kalkan toprağın altında kalarak canlı canlı gömülüp gidiyorlardı. Mecidiye Tabyası da bu durumdan payını alanlardandı. Hatta belki de payını en çok alanıydı. Çünkü boğazı sabahtan beri zorlayan gemilerin çoğu kendilerine hedef olarak bu tabyayı seçmişlerdi. Bu dehşetli hava devam ederken birkaç top mermisi tabyanın tam ortasına düşmüş, Mehmetçikler savrulup gitmişlerdi. O an Koca Seyit’in destanlar yazdığı andı.
Mehmetçik neredeyse o gün orada olan bir kahraman vardı başlarında. Ayağı başlarımıza taç Cevat (Çobanlı) Paşa. Kendisi Müstahkem Mevki Komutanlığı yapıyordu Çanakkale’de. Ve o gün askerleriyle birlikte bu kahramanlığın yazılmasında en büyük emeğe sahip olanlardan biriydi. Mecidiye Tabyası’ nın başına gelenler onun kulağına gitmişti. Böyle bir durumda yerinde duramazdı. Hemen atına atlayarak, havada uçuşan top mermisi ve şarapnel parçalarına aldırmadan boğazın Rumeli yakasına geçerek Mecidiye Tabyaları’ nın bulunduğu yere doğru yöneldi. Namazgâh Tabyası’ nda geçerken toza toprağa bulanmış şehit naaşlarıyla karşılaştı. Yaralılar da sağda solda kendilerini korumaya çalışıyorlardı. Yıkıntıların arasında bir asker dikkatini çekti. Hâl ve tavırlarından ağır yaralı olmadığı anlaşılıyordu. Peki, bu durgun halinin sebebi neydi? Acaba bombardımanın etkisinden hala kurtulamamış mıydı? Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa, askerin yanına yaklaştı ve sordu:
—Neyin var evladım?
Mehmetçik sesi tanımıştı. Ok gibi ayağa fırladı ve hazır ola geçti. Cevat Paşa’nın gözleri, gencin gözlerine takılıp kalmıştı. Çünkü genç Cevat Paşa’ya değil de sabit bir şekilde farklı bir yöne bakıyordu. “Gözlerine bir şey mi oldu evladım?” diye sordu Cevat Paşa. Ama gördüğü manzara karşısında kendisine zor hâkim olmaktaydı.
Mehmetçik, kendisinden beklenmedik kararlılıkla şu cevabı verdi:
—Üzülmeyin kumandanım, benim gözlerim göreceğini gördü.
Evet, gerçekten de vatan müdafaası yolunda gözlerini seve seve kaybeden bu mübarek gazi, göreceği şeyleri görmüştü. Dünyanın Düvel-i Muazzaması denilen büyük devletlerin dev gemilerinin, kahraman Osmanlı askerleri tarafından nasıl durdurulduğunu ve batırıldığını, vatanını çiğnemek için gelenlerin nasıl yüz geri edildiklerini görmüştü. Evet, artık gözlerinin ışığını yitirmişti. Ama bugün gördüğü manzaralar ona bir ömür boyu yetecekti.
KAYAKÇA
- 1
Leave a Comment
You must be logged in to post a comment.