4. Sayı - Şehit'ten Kale'ler Şehit'ten Kale'ler

Çanakkale’de Başlayan Cumhuriyet’le Sonlanan Şanlı Destan

Written by ÇSATT

Cevdet Haytoğlu /

2008-Ocak sayımızda yer alan bu yazıya emek veren ve hazırlayan üyemize teşekkür ediyor, kalemine sağlık diyoruz.
İyi okumalar…

Mustafa Kemal ilk kez Gelibolu Yarımadasını tanıma fırsatını Balkan Savaşları sırasında bulur. Bu sayede Gelibolu Mustafa Kemal ilk kez Gelibolu Yarımadasını tanıma fırsatını Balkan Savaşları sırasında bulur. Bu sayede Gelibolu Yarımadasında incelemelerde bulunur.

 27 Kasım 1911’de Trablusgarp Cephesinde rütbesi binbaşı olur. Balkan Savaşları başlayınca Binbaşı Mustafa Kemal Derne’den (Trablusgarp) İstanbul’a geçer. Dönemin savaş bakanın, 25 Kasım 1912 tarihli emri ile Akdeniz Boğazı (Çanakkale Boğazı) Mürettep Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Şubesi Müdürlüğüne tayin edilir. Binbaşı Mustafa Kemal bir süre sonra Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığı yapar.

Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan arasında çıkan ikinci Balkan Harbi sırasında Bolayır’daki Mürettep Kolordu Keşan üzerinden Edirne istikametinde yürüyerek Edirne’yi geri alır. Edirne’yi geri alan bu kuvvetlerin içerisinde Mustafa Kemal’in birliği de vardır. Balkan savaşından sonra Binbaşı Mustafa Kemal 25 Ekim 1913 tarihinde Sofya Ateşemiliterliğine atanır.  20 Kasım’da görevine başlar. 1 Mart 1914 tarihinde yarbaylığa yükseltilir.

Bu tarihlerde dünya hızla bir savaşa doğru sürükleniyordu. Devletler aralarında anlaşıyor, anlaşmalar imzalıyordu. Osmanlı ise bu taraflardan, İngiltere safında yer almak istiyordu. Fakat İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ni müttefik olarak görmek istemediği çok açıktı. İşte bu sırada bir ordu bitti ile Osmanlı Devleti Almanya yanında saf tutmuş olur. İşte bu anda Mustafa Kemal Osmanlı Devleti’nin savaşa girmekte acele ettiğini düşünüyordu. Osmanlı Devleti’nin 1915 ilkbaharına kadar savaşa girmemesini istiyordu. Ayrıca Mustafa Kemal ordunun Almanlara emanet edilmesine karşı idi. Sofya’ya atandığı gün Liman Von Sanders olan Alman askeri heyeti ile anlaşma imzalamıştır. Sofya Ateşemiliterliği esnasında kendine güvenen Mustafa Kemal Genel Kurmay Başkanlığına talip olu. Bunu Tevfik Rüştü’ye iletir. Doktor Nazım ve Talat Paşa’ya bu durum bildirilir. Bu üçü Genel Kurmay Başkanlığının adaylığını onayladılar ise de Enver Paşa buna engel olmuştur.

Ardından patlayan 1. Dünya Savaş’ında aktif rol almak isteyen Mustafa Kemal bunu bir dilekçeyle Genel Kurmaya bildirir, ama kesin bir cevap alamaz. 1915 yılının Ocak ayında durum Mustafa Kemal lehine değişir. Genel Kurmak Başkanı Enver Paşa İstanbul’a gelmeden önce Mustafa Kemal’in 19. Tümen Komutanlığına atanması emrini verir. 19. Tümen Komutanlığına atandığını haber alan Mustafa Kemal derhal İstanbul’a gelir ve tümenin izini sürer. Bu sırada Genel Karagahta Enver Paşa ile karşılaşan Mustafa Kemal Sarıkamış hakkında birkaç soru sorar. Kesin cevaplar alamaması üzerine tümenini sorar. Enver Paşa Mustafa Kemal’e Genel Kurmaydan detaylı bilgi alabileceğini söyler.

Uzun aramalardan sonra tümeninin Tekirdağ’da olduğunu öğrenir. Yarbay Mustafa Kemal 2 Şubat’ta Tekirdağ’da 19. Tümen Komutanlığı görevine başlar. Eksiklilerini giderdiği tümeni 24 Şubat tarihinde Maydos’a (günümüz adıyla Eceabat) taşır. Bu sırada 18 Mart tarihinde Çanakkale Boğaz harbi yaşanır. Bu tarihte  birliklerin kontrolü için Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa ile Seddülbahir’e gitmekte olan Mustafa Kemal Alçıtepe’de müttefik donanmasının top atışına tutulur. Bu bombardımanda birliklerin başında olmasının daha doğru olduğunu düşünen Mustafa Kemal,derhal Maydos’a geri döner. 23 Mart 1915 tarihindde ise Arıburnu kıyılarını da içine alan Maydos bölgesi komutanı olur. Mustafa Kemal kıyı savunma savunuyordu. Fakat 5. Osmanlı ordu komutanlığına atanan Liman Von Sanders bu savunma şeklinin tam tersini düşünüyordu. Ona göre ana birlikler geride tutulacak, kıyılar gözetleme postaları ile kontrol altına alınacaktı. Düşman çıkarma yaptığı anda, yani çıkarma sahasının belli olduğu anda ana birlikler bu bölgeye kaydırılacaktı. Bu savunma planı gereği 19. Tümen 5. Ordu ihtiyatı olarak 18 Nisan 1915 tarihinde Bigalı köyüne yerleşir. 25 Nisan müttefik orduları çıkarma tarihine kadar askerlerin talim ve terbiyesi ile meşgul olur.

25 Nisan’da çıkarmanın başlaması ile Arıburnu’nda  kritik dakikalar yaşanmaya başlar. Karaya ayak basan binlerce Anzak askeri karşısında Arıburnu kıyılarını savunan bir avuç Türk askeri ile karşılaşır. İşte bu kritik dakikalarda 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey 5. Ordu ihtiyatı olan 19. Tümen’den dolaysı ile Mustafa Kemal’den bir taburla Conkbayırı’nı tutmasını ister. İşte o anda Mustafa Kemalin askeri dehası öne çıkar ve şöyle düşünür. “Eğer düşman Kocaçimen istikametine yönelmişse bu bir ana çıkartmadır.” Diyerek bir tabur yerine bir alayı savaşa sokma kararı alır. 25 Nisan sabahında 57. Alayın başına geçerek Conkbayırı’na doğru harekete geçer. Conkbayırına geldiğinde yorulan askerlerine dinlenme emri verir. Kendisi de yanına yaverini, subaylarını ve alay tabibinide alarak düşmanın vaziyetini daha iyi görebilmek için öne çıkar. İşte o anda geri çekilmekte olan bir avuç Türk askeri ile karşılaşır. Gelin olayın bundan sonrasını Mustafa Kemal’in ağzından dinleyelim.

Şimdi burada tesadüf ettiğimiz sahne çok enteresan bir sahnedir. Ve vakanın bence en mühim anı budur.

Bu esnada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin tarassut ve teminine memur oralarda bulunan bir müfreze efradının Conkbayırı’na doğru koşmakta, olduğunu gördüm. Size şu konuşmayı aynen aktaracağım! Bizzat bu efradın önüne çıkarak:

-“Niçin kaçıyorsun? “Dedim.
-“Efendim düşman!” Dediler.
-“Nerede?
-“İşte,” diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.

Gerçekten düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlikle ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmıştım, efrat on dakika istirahat etsin diye… Düşman da bu tepeye gelmiş. Demek ki düşman bana benim askerimden daha yakın! Ve düşman benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir vaziyette duçar olacaktı. O zaman artık bunu bilmiyorum, bir muhakeme-i mıntıkiye midir, yoksa sevki tabii ile midir? Bilmiyorum.

Anafartalar kahramanı Albay Mustafa Kemal teftiş esnasında

Kaçan efrada:
-“Düşmandan kaçılmaz” dedim.
-“Cephanemiz kalmadı,”
dediler.
-“Cephaneniz yoksa, süngünüz var”
dedim.

Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradının “ marş marşla” benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı.
“KAZANDIĞIMIZ AN BU ANDIR.”

Yetişen 57. Alaya o tarihi emri verir. “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandalar kaim olabilir.” Diyerek taarruza kaldırır.

Karşılarında beklenmedik bir direnişle karşılaşan müttefik askeri, ilk gün hedefleri olan Conkbayırı’na ulaşamaz hatta bazı subaylar geri çekilmeyi istemeye başlar. Subayların u istekleri ordu komutanı Ian Hamilton’a ulaşır. Çaresiz bir şekilde ne yapacağını düşünen Ian Hamilton’un önüne, Avustralya denizaltısı AE2’nin Çanakkale boğazını geçtiği istihbaratı gelir. Bu gelişme karşısında Ian Hamilton geri çekilme isteğinde bulunan askerlerine AE2 başardı sizde başarırsınız diyerek şu emri verir. “ İşin zor kısmını atlattınız. Bundan sonra durmadan siper kazınız,  kazınız, kazınız…” Ordu komutanının emrini alan askerler sürekli olarak tahkimat yapmaya başlar. Buna karşılık olarak Türk askerlerinin de tahkimat yapması ile Çanakkale Savaşları siper savaşlarına dönüşür. 11 Mayıs’ta cepheyi ziyaret eden Başkomutan Vekili Enver Paşa, liman Von Sanders ile düşmanın kati süratle denize dökülmesi için 18 Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece bir taarruz yapılmasına karar verir. Karar verilen bu taarruza, Mustafa Kemal’in 19. Tümen’i de iştirak eder. Üç buçuk gibi kısa bir sürede, on bine yakın zayiat verdiğimiz bu gece için Mustafa Kemal “Biz burada bir darülfünun gömdük.” Der. Bu saldırıdan sonra Türk askeri genel olarak savunmada kalmayı tercih eder. Savaş bundan sonra genel hatlarıyla siper muharebeleri ve müttefik askerlerinin hücumları ile geçer. 1 Haziranda ise Mustafa Kemal’in rütbesi Yarbaylıktan Albaylığa yükseltilir.

1915 yılının Ağustos ayına gelindiğinde müttefikler kendilerine şu soruyu soracaklardı. Ya Gelibolu terk edilecek ya da tıkanan cepheyi açmak için yeni yollar aranacaktı. Çünkü batı cephesinde de durum farklı değildi. Çok geçmeden yarımadaya 20 bin kişilik takviye kuvvetin yollanmasına karar verildi. Zira Akdeniz seferi kuvvetleri, komutan Ian Hamilton yeterli miktarda asker gönderilirse tıkanan cepheyi açacağını ve donanmaya İstanbul yolunu açacağı taahütünü veriyordu. 20 bin kişilik takviye kuvvet, 6 Ağustos’ta Suvla Körfezinden çıkacak, Anafartalar ovasından geçerek Conkbayırı’na ve Kocaçimen tepeye yürüyecekti. Böylelikle Türk askeri arkadan kuşatılacak ve tıkanan cephe açılmış, yarılmış olacaktı. 6 Ağustos günü Küçük Kemikli ve Büyük Kemikli Burunlarına çıkan askerler üç gün içerisinde –çıkarma esnasında yaşanan aksiliklere rağmen- Conkbayırı eteklerine varmış bulunuyordu. Türk askeri ve Türk savunması için alarm zilleri çalmaktaydı.

İşte o kritik dakikalarda tarih bir kader adamını ortaya çıkarır. 5. Osmanlı Ordusu Komutanı Liman Von Sanders, Mustafa Kemal’i telefonla arar ve düşüncelerini sorar. İşte o konuşma esnasında çare kalmadı mı? Sorusu ile karşılaşan Mustafa Kemal:

“Bütün mevcut kuvvetlerin kumandam altına verilmesinden başka çare kalmadı.” Der. Karşılık olarak Liman Paşa’dan “çok gelmez mi?” yanıtını alınca Mustafa Kemal “Az gelir.” Der.

İşte bu konuşma Mustafa Kemal ‘in Anafartalar Kahramanı olma yolunda atığı ilk adım olur. Bu konuşmadan sonra 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, tümenin komutanlığını 27. Alay Komutanı Yarbay Şefik (AKER) Bey’e bırakarak, Albay Fevzi Bey’den boşalan Anafartalar Grup Komutanlığı’na atanır.  Bu olaylar yaşanırken tarihler 8 Ağustos 1915 gecesini göstermekte idi. Anafartalar Grup Komutanı olan Mustafa Kemal, kritik durumda bulunan cephede 10 Ağustos sabahı gerçekleştirilmek üzere bir taarruz planı hazırlar. Tarihler 10 Ağustos’u gösterdiğinde yerlerini almış olan Türk askerlerinin bizzat önüne geçerek şu tarihi konuşmayı yapar.

Yarbay M. Kemal 19. Fırka (Tümen) karargahında

“Askerler karşınızdaki düşmanı mağlup edeceğinize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Önce ben ileriye gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.” Sonrasını ise şöyle anlatacaktır Çanakkale Gazisi Mustafa Kemal Atatürk;

“Kumandan ve zabitlere de işaretime askerin dikkatini çekmeleri emrini verdim. Ondan sonra hücum safının önünde bir yere gidildi ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretimi verdim. Bütün askerler, subaylar artık her şeyi unutmuşlar, bakışlarını, kalplerini verilecek işarete bağlı bulunduruyorlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış olan askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacımın aşağıya inmesiyle demirden bir kitle halinde aslan gibi saldırıyla ileriye atıldılar. Bir saniye sonra düşman siperleri içinde ilahi bir bağırtıdan başka bir şey işitilmiyordu; Allah Allah Allah!..”

Bu taarruzla neye uğradığını şaşıran müttefik askerleri bozguna uğrar. Uğruna birçok can verildiği fakat bir türlü ele geçiremedikleri Conkbayırı’na bu kadar yaklaşmışken terk etmeye, kaçmaya başlar. Bu muharebe esnasında bir şarapnel parçası Atatürk’ün göğsüne isabet eder. Fakat Atatürk’ü annesinin kendisine hediye etmiş olduğu saat kurtarır. Çünkü şarapnel saate isabet eder. Çanakkale Savaşları’ndan sonra Kurtuluş Savaşı’nı başlatıp Cumhuriyeti kuracak olan Mustafa Kemal Atatürk milletine bağışlanmış olur. Atatürk bu saati daha sonra bu taarruzun hatırası olarak Mareşal Liman Von Sanders’e hediye eder. Karşılığında ise Liman Paşa Atatürk’ aile asalet armasını içeren kendi saatini verir.

10 Ağustos bozgunundan sonra düşman 16 Ağustos’ta yeni bir saldırıya geçer. Düşmanın bu saldırıdaki amacı Kireçtepe’yi ele geçirmekti. “Kireçtepe’nin düşman tarafından ele geçirilmesi 5. Ve 12. Tümenlerinin düşmesi demektir ki, bu da bizim için felaketti. Bugünkü muharebede bizim kaybımız 1636 şehitten ibaret oldu.” Diye bahseder Mustafa Kemal hatıralarında. Fakat müttefik orduları bu saldırıdan da bir sonuç elde edemez.

Ağustos’ta ise Kayacık ağılı muharebesi düşmanın son çırpınışı olmuştur. Bu saldırıda sadece bir bölüklük siperimize girmeye muvaffak olmuşlardır.  Bu tarihten sonra müttefik askerlerinin kayda değer bir taarruzu olmamıştır. Getirdikleri takviye kuvvetlerle de cepheyi yaramayan müttefik ordusu, artık geri çekilmeyi konuşuyordu.

İşte bu tarihlerde, 9 Kasım’da sağlığı bozulan Mustafa Kemal, görevimi Mirliva (Tümgeneral) Fevzi ( Çakmak) Paşa’ya devreder. 10 Aralık’ta cepheden ayrılan Mustafa Kemal Çanakkale’de 7 ay 16 gün kalmıştır.

Artık o Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal’dir. İşte o Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale’de başlayan kahramanlık öyküsünün, Cumhuriyet’le sonlanan şanlı destanını yazacaktı.

 ATATÜRK’ÜMÜZE EN DERİN SAYGI VE SEVGİLERİMİZLE…


KAYNAKÇA

  • İĞDEMİR U.Arıbıurnu Muharebeleri Raporu, Tarih Tarih Kurumu Basım Evi Ankara 1968
  • HAMİLTON, IAN: Gelibolu Hatıraları 1915 ( Türkçesi: M.Ali Yalman-Nurer Uğurlu), Örgün Yayın Evi İstanbul,2007
  • MARTI, M.Çanakkale Hatıraları 1. Cilt, Arma Yayınları, İstanbul,2005
  • www.canakkalesavaslari.net
  • www.gelibluyuanlamak.com

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment