8. Sayı - Şehit'ten Kale'ler Şehit'ten Kale'ler

General Hanri Joseph Etienne Gouraud (1867-1946)

Written by ÇSATT

Yunus Emre Keskin / Sınıf Öğretmenliği

2011-Haziran sayımızda yer alan bu yazıya emek veren ve hazırlayan üyemize teşekkür ediyor, kalemine sağlık diyoruz.
İyi okumalar…

Fransız General Henri Joseph Etienne Gouraud  1867 yılında Paris’te doğmuştur. 1888 yılında askeri okuldan piyade subayı olarak mezun olduktan sonra uzun yıllar sürecek olan askerlik hayatı başlamış oluyordu. 1. Dünya Savaşı’na kadar sürekli Fransa dışında, sömürge ülkelerde bulunur. Özellikle Sudan’da başarılı olduktan sonra bir başka sömürge ülkesi olan Senegal’de Samory şehrinin ele geçirmesinden sonra adını duyurmaya başlar. 1907 ‘de albaylığa yükselen Gouraud, 1912 yılında Fas’a gönderilir. Fas’ta bir süre genel valilik görevini yürüten Gouraud, 1. Dünya Savaş patlak vermeden hemen önce generalliğe yükselir. Bu terfi Gouraud’un hayatının dönüm noktası olur. Fransız kaynaklarında ‘gözü pek’ bir komutan olarak gösterilen General Gouraud, sağlam ve korkusuz duruşu, soğukkanlı ve atılgan yapısından dolayı, orduda herkes tarafından sevilir ve büyük saygı görürdü. Bu savaşçı kimliği sayesinde adamlarınca “Argonne  Aslanı” olarak anılıyordu.  Gouraud’un orduda bu kadar çok sevilmesinde en büyük etkenlerden birisi de genç yaşta generalliğe yükselmiş olmasıydı. Çanakkale’de beraber görev yaptığı subaylardan Charles F. Roux, Gouraud’dan şöyle bahseder:

“General Gouraud o kadar genç görünüyordu ki, bunun yanında d’Amade4 adeta ihtiyar kalıyordu. 49 yaşındaki bir adamın apoletinde 3 yıldız görmeye pek alışık olunmadığından, General Gouraud’un tümen komutanları arasında bir olağanüstülüğü vardı.” Gouraud 1. Dünya Savaşı ilan edildikten hemen sonra Fransa’ya döner. İlk defa kendi ülkesinde görev yapacak olan Gouraud, Fransızların 10. tümenini komuta etmeye başlar ve komutası altındaki bu tümen ile Paris yakınlarında, en büyük düşmanları olarak gördükleri Almanlarla çok çetin savaşlara girer. Daha sonra Fransız Sömürge Kuvvetleri Kolorduşu Komutanlığı’na getirilir. Bunda, Fas’ta görev yapması ve sömürge askerlerini iyi tanıması etkili olmuştur. Bu kolordu ile Champagne  bölgesinde Almanlarla savaşır. General Gouraud, Çanakkale’de 14 Mayıs—30 Haziran 1915 tarihleri arasında bulunur ve bölgedeki Fransız kuvvetlerinin komutanlığını yapar. Ancak atılan bir top mermisiyle çok kötü yaralanan Gouraud, bir kolunu da kaybetmiş bir şekilde cepheden ayrılmak zorunda kalır. Gouraud 1. Dünya Savaşı’nın sonunda Türkiye’ye geri döner ve Suriye ve Klikya  Bölgesi Yüksek Komiserliği ile bölgedeki Fransız kuvvetlerinin başkomutanlığı görevlerini yapar.

Gouraud I. Dünya Savaşı ilan edildikten hemen sonra Fransa’ya döner. İlk defa kendi ülkesinde görev yapacak olan Gouraud, Fransızlar’ın 10. tümenini komuta etmeye başlar ve komutası altındaki bu tümen ile Paris yakınlarında, en büyük düşmanları olarak gördükleri Almanlarla çok çetin savaşlara girer. Daha sonra Fransız Sömürge Kuvvetleri Kolordusu Komutanlığı ‘na getirilir.

General Gouraud Çanakkale’de

Fransızların Çanakkale’ye gelmelerinin en büyük sebebi şüphesiz l. Dünya Savaşı’na İngiltere ile müttefik olarak katılmalarıdır. İngiliz Deniz Bakanı Churchill’in rüyalarını süsleyen Çanakkale Boğazı, Osmanlıların parçalanmasında, Almanların yenilgiye uğratılmasında ve Ruslara yardım gönderilmesinde en kestirme yol olarak görülüyordu. İngilizlerle beraber hareket eden Fransızlar, hasta adam olarak gördükleri Osmanlı Devleti’nin parçalanmasından sonra, oradan pay almak isteyeceklerdir. Çanakkale’ye sefer kararı verildiğinde, aslında Fransızlar rahat bir konumda değillerdi. I Dünya Savaşı Batı Avrupa’da bütün şiddetiyle sürmekte ve Almanlar Paris’e 80 km mesafeye kadar yaklaşmışlardı.Fransızlar İngilizlerden Batı cephesine Almanlara karşı 5 tümenlik bir asker desteği vaadini alınca, Çanakkale’ye onların genel komutası altında kuvvet göndermeye razı olmuşlardır.

1915 yılı başında Müttefiklerin doğuda Çanakkale’de yeni bir cephe açma kararı üzerine Çanakkale Fransız Sefer Gücü (Corps Expeditionnare Francais auz Dardanelles) adıyla içlerinde sömürge askerlerinin de bulunduğu 17.000 kişilik bir kolordu kurulur ve komutanlığına da General d’Amade atanır. General d’Amade harekâtın başından beri, Kumkale çıkarmasında da hazır bulunur, ancak ilerleyen zamanlarda savaş yönetimi Fransızlar tarafından tatminkâr bulunmadığı için görevden alınır.

General Gouraud’un Çanakkale macerası General d’Amade’nin görevinden alınmasıyla başlamış olur. d’Amade’den görevi almak amacıyla 14 Mayıs 1915’te cepheye intikal eder. İki gün sonra da d’Amade askerlerinin alkışları arasında Provence gemisine binerek Gelibolu Yarımadası’ndan ayrılır.

General Gouraud görevi devraldığında, Fransız birlikleri çok fazla zayiat verdikleri 2. Kirte Muharebesi’nin etkisi altındaydı. Verilen onca zayiata rağmen hiçbir ilerleme kaydedemeyen birlikler, hedefleri olan Alçıtepe’nin ise hala bir hayli uzağındaydılar. Gouraud cepheye vardıktan birkaç gün sonra yaptığı incelemelerin ışığında 20 Mayıs’ta Hamilton’a gönderdiği muhtırada ‘Türk topçuları Boğaz’ın iki yakasını elde tuttuğu sürece denizden yapılacak yeni bir zorlama akılcı olmaz. Dolayısıyla, kara güçleri başrolü oynamalı donanma ise yapabileceği yardımı yapmakla yetinmelidir. 9 demekteydi.

Gouraud bu muhtırasında, 18 Mart’ta Birleşik Filo’ya geçiş izni vermeyen, Anadolu yakasındaki bir türlü susturulamayan bataryalara dikkat çekmektedir. Özellikle de, küçük Alman denizaltıların boğaza gelmesi ve Müttefik gemilerine büyük zarar vermeye başlamasından sonra, Müttefiklerin gemilerini Mondros’un sığınaklı limanlarına çekmesiyle, bu bataryalar etkinliğini daha da artırır ve Anadolu bataryaları, savaşın sonuna kadar, Fransızlara çok büyük zararlar verecek ve adeta başlarına bela olacaklardı.

Gouraud’un Çanakkale’deki İlk Sınavı:
4 Haziran 1915 — 3. Kirte Muharebesi

Müttefik kuvvetleri tarafından, Alçıtepe’yi almak için 4 Haziran’da başlatılan ve 3. Kirte Muharebesi olarak adlandırılan muharebeden önce Gouraud, 3 Haziran’da, askerlerinin 2. Kirte’den sonra silkelenmesini sağlayacak ve onları taarruz için yüreklendirecek bir bildiri yayınlar.

Bu bildiriden bir gün sonra, Fransızlar, İngilizlerle ve emirlerindeki sömürge askerleriyle beraber taarruza kalkarlar.Sabah saat 08.00’de donanma Türk siperlerini dövmeye başlar. 12.00’ye kadar devam eden şiddetli bombardımandan sonra, taarruza geçen Fransızlar, karşılarında bombardımanın etkisiyle yerle bir olmuş siperlerin üzerinde bütün şiddetiyle direnen Türk kuvvetlerini bulurlar.

Birkaç gün süren bu muharebe, her iki taraf için de büyük kayıplara yol açar. Buna rağmen cephede en ufak bir stratejik değişiklik olmaz. Büyük bir başarı beklentisi içinde girişilen muharebede Fransızlar birkaç küçük siperden başka hiçbir şey elde edemez. Bu sonucun ise onların gözüyle bakıldığında, bir aydan beri yapılan hazırlıkların, sarf edilen gayret ve uğranılmış kayıplarla karşılaştırılması mümkün değildi. Onca kayba rağmen General Gouraud ve askerleri, Alçıtepe’nin hala çok uzağındalardı. Gouraud yenilgiyi kabullenir. Muharebeden sonra Hamilton’a gönderdiği mektupta bunu açıkça dile getirir ve Türk askerinden övgüyle söz eder. Bundan sonra nasıl hareket etmeleri gerektiğini de bu muharebeden ders çıkararak tek bir cümle ile özetliyordu:

“4 Haziran çarpışması söz konusu çabalarla orantılı sonuç vermedi ve Almanların rehberliğindeki Türklerin hatlarım çok güçlendirdiğini bizlere gösterdi. İyi oluşturulmuş birçok siper hattında, cephemizin önündeki Yanmada ‘ya erişimimiz kesilmiş durumda. Bu siperlerin içindeki iyi asker Türkler, cesur ve dirençli bir tutum içindeler. Topçu kuvvetleri üç haftadır sürekli olarak ve ciddi biçimde sayıca ve kuvvetçe artış gösteriyor. Bu şartlar altında Türklerin bu dar cepheye tüm ordularım getirebileceklerini göz önüne alarak, bundan sonra çok yavaş ilerleme sağlanabileceğini ve her ilerlemenin büyük zaiyata mal olacağını gizleyemeyiz.”

Gouraud Yeni Bir Sınava Hazırlanıyor:
21 Haziran 1915 — 83 Rakımlı Tepe Muharebeleri

Müttefik kuvvetlerinin komuta heyeti, çok büyük takviye kuvvetler olmadan, Alçıtepe’nin ele geçirilemeyeceğini ve Kilitbahir Platosu’na hakim olunamayacağına kanaat getirirler. Gün geçtikte direnişini sağlamlaştıran Türkler bundan sonraki büyük çapta taarruzları geri püskürtecek nitelikteydiler. Şimdiye kadar verilen ağır zayiatlardan ders çıkaran müttefikler, taarruz anlayışlarında değişikliğe gitmek zorunda kalırlar. Bundan sonraki taarruzların hedefi doğrudan Alçıtepe değil, stratejik açıdan önem taşıyan, küçük yükseltiler, tahkim edilmiş noktalar ve siperler olacaktı.

Bu doğrultuda, Fransızların hedefi de öncelikle, Türklerin 83 Rakımlı Tepe veya Kemalbey Tepesi, Fransızların Haricot (fasulye şeklinde olduğu için) adını verdikleri bölge olacaktı. 2. Hedef ise, daha ileride Alçıtepe’ye daha yakın olan Quadrilaterel (dört köşe) ve Kutsibey Tepesi dir.

General Gouraud, belirlenen bu hedeflerin alınmasının ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Hem Alçıtepe’ye giden yolun önü açılmış olacak, hem de aylardır savaşan ama hiç ilerleme kaydedemeyen ordunun moralsiz askerlerine biraz olsun moral olacaktı. Gouraud’nun hazırladığı planın en önemli noktası, taarruza geçen ordunun, yeterli sayıda topçuyla ve bunların yapacağı bombardımanla desteklenecek olmasıydı.

21 Haziran günü, topçu ateşi, önemli noktalardaki Türk mevzilerini dövmeye başlar ve Fransızlar tüm güçleriyle taarruza geçerler. Karşılarında 19 Mayıs taarruzunda ve 3. Kirte Muharebeleri’nde kırılan 2. Tümen’in erimiş birliklerinin olması Fransızlar açısından büyük bir avantajdı. Türklerin beklediklerinden çok fazla olan Fransız topçu ateşi, onlara büyük zayiat verdirir. Ön taraftaki hatlarda siper diye hiçbir şey kalmaz. Taarruzdaki Fransızlar, ilk günde hedefleri olan 83 Rakımlı Tepe’yi ele geçirirler. Türklerin geri püskürtme çabaları sonuç vermez; Fransızlar ‘Haricot’ da dâhil 200 metrelik araziyi elde tutmayı başarırlar. 2 gün süren muharebeler sonlandığında ise Fransızlar, hala Kerevizdere’nin batı yamaçları arasında en kuzeyde bulunan ve Alçıtepe’ye giden yolda büyük önem taşıyan Qadrilatere’yi ele geçirememişlerdi; buna rağmen 3.200 asker kaybederler. Türk tarafının zayiatı da 6.000 kişiye yaklaşıyordu. Bu muharebeler sonucu artık sadece kâğıt üzerinde olan 2. Tümen ise sağ kalan askerleriyle beraber 23 Haziran gecesinde yerini 12. Tümen’e bırakarak geri alınır.Muharebe sonunda Fransızlar zafer kazandıklarını düşünüyorlardı. General Gouraud komutasında ele geçirilen 200 metrelik alan ve Haricot Tepesi başarı olarak nitelendiriliyordu. General Gouraud’ya Hamilton’dan ve Fransa’dan birçok tebrik mesajı gönderilir.

Çanakkale’de Talihsiz Bir Son:
General Gouraud Yaralanıyor

Fransızlar, 25 Nisan’daki şaşırtma amaçlı Kumkale çıkarması görevini tamamladıktan sonra, bu bölgeyi boşaltarak Seddülbahir’e, İngilizlerin yanına gelmişlerdi. Ancak burada Anadolu yakasında imha edemedikleri Türk topçularından, fena halde zarar göreceklerdir. Seddülbahir ‘ de bulundukları dönem içerisinde bu topçular, özellikle de İntepe Bataryası ‘ndaki topçular, isabetli ve kuvvetli atışlarla Fransızların yakalarını hiç bırakmayacaklardı. Bir Fransız subayı İntepe Bataryası ‘ndan şöyle bahsediyor:

Bu İntepe Bataryası gayet iyi gizlenmişti. Türk topları, şekli ve vaziyeti hakkında ne haritalarla, ne de tayyareler vasıtasıyla hiç malumatımız olmayan bir dere içinde mevzi almışlardı. Donanmamızın dik atışlı toplarıyla derenin önündeki arazinin suratı budur diye yapıştırdığı mermiler bu toplara asla tesir etmiyordu. “11 Muharebelerde yedek teğmen olarak görev yapmış Muallim Fuat ise İntepe’den şöyle bahsediyor:

“İntepe bizim sağ gerimizde… Bir saat uzakta… Kumkale’den Çanakkale ‘ye giden yol ile sahil arasındadır. İntepe ‘de birkaç topumuzla bir avuç kahraman topçumuz vardır bizim!.. Bunlar, bir
avuç kahraman topçular, Boğaz’ın karşı sahilinde, Seddülbahir civarında düşmanın yürüyüş kollarını filan görürlerse, icabına göre bir top atıyorlar İntepe’den. Fakat yaman top atıyorlar!.. Karşımızda duran zırhlı ise bu bir veya birkaç yaman topa karşı; birkaç yüz topla mukabele ediyor… Hem de, delirmiş, kudurmuş gibi mukabele ediyor İntepe İşte, bir tarafın korkuyla bir tarafın övgüyle bahsettiği İntepe’den atılan bir top, 30 Haziran günü, Ertuğrul Koyu’nda bir sahra hastanesini ziyarete gitmekte olan Gouraud’un yaralanmasına sebep olur. Generalin hemen yanı başına düşen top mermisi kendisini yürümekte olduğu yolun kenarındaki duvarın öteki tarafına fırlatır ve o duvarın hemen arkasındaki incir ağacının üzerine düşürür. Guoraud’un sağ kolu kopar, kalçasından ve bacağından ağır şekilde yaralanır. Charles F. Roux şöyle anlatıyordu:

“Tatlı tatlı yapmakta olduğumuz işler birdenbire büyük bir felakete maruz kaldı. General Gouraud, bugün saat 20.00 ‘de Seddiilbahir ordugâhında kötü bir yara aldı. Saat 16.00 ‘dan beri devam eden şiddetli bir bombardıman altında yemek yerken, birdenbire bir mermi bize yemek verme hizmeti vermekte olan büyük kalenin çatısına isabet etti, ancak çatı sağlam olduğundan zarar veremedi. Bir mermi daha sonra, kale bedenini takip eden ve 2 numaralı seyyar hastanenin önünden geçen yola düştü. Bu sırada burcun yanında açılmış olan breşte bulunan birkaç asker, General’in yaralandığım ve yere yığıldığım bağırmaya başladı. Olay şöyle gerçekleşmiş: General, komuta mahalinden dönerken yemekten önce seyyar hastanede bulunan yaralıları ziyaret etmek istemiş. Bu amaçla karargâhtan hastaneye giderken Anadolu ‘dan atılan bir mermi, menzil komutan Albay Etievant ile birlikte General’in geçmekte olduğu yola düşmüş. General, Yüzbaşı Boissonnas ile hastaneyi yoldan ayıran alçak bir duvarın üzerinden diğer tarafa, bir incir ağacının dalları üzerine fırlamış ve bu sayede ölümden kurtulmuş. General ‘i yaralayan mermi bu akşamki bombardımanın son mermisiymiş. Olaydan sonra, bombardıman durmuş. Bu kadar şiddetli bir sarsıntıya ancak sağlam bir vücuda sahip olan General dayanabilirdi. Gouraud’dan başka kim olursa olsun hemen Hamilton da bir tugaydan daha değerli olarak gördüğü Gouraud’nun yaralandığım, bir mesajla, Savaş Bakanı Lord Kitchener’a, şöyle haber veriyordu: Fransızların ve dolaylı olarak da benim tüm kuvvetlerimin uğradığı kayıp çok ciddidir. Fransız Savaş Bakanı’nın bana başka bir Gouraud göndermeyeceğini biliyorum.
General Gouraud yaralandıktan bir gün sonra Tchad hastane gemisiyle cepheden alınarak Fransa’ya götürülür. Gouraud ayrılmadan önce, yardımcısı aracılığıyla askerlerine bir veda masajı yayımlamıştır: “General yaralanmış ve derin bir üzüntü ile cesur subay ve askerlerinden ayrılmıştır. Komutayı General Balliod’a bırakmıştır. Fransız Keşif Gücü mensuplarının Güc’ün ismini yüceltmeye devam edeceklerine olan inancı tamdır. Anavatanın sevgili bayrağını selamlamaktadır. Onları bekleyen daha ne kadar güzel zafer dolu ışıldayan günler vardır. “15 Fransa ordusunun son yıllarda yetiştirdiği en önemli komutanlardan olan, 48 yaşındaki bu genç, gözü pek Generalin, Çanakkale macerası sadece 6 hafta sürer. Elbette kendisinin bile beklemediği acı verici bir sonla Çanakkale’ye veda etmek zorunda kalır.

Gouraud, Fransa’ya döndüğünde adeta bir kahraman gibi karşılanır. Hasta yatağında Fransa Cumhurbaşkanı Poincare tarafından askeri madalya (medaille militarie) ile ödüllendirilir.

Gouraud altı ay gibi kısa bir sürede iyeleşir ve ne kadar dayanıklı bir asker olduğunu kanıtlar. Hayattan kopmadığı gibi askerlik görevinden de kopmamıştır. Sağlam kalan tek kolu ile aktif görevine geri döner ve Champagne Bölgesi’nde 4. Fransız Ordusu’nun başına getirilir. Bu ordunun başında, Marn cephesinde Almanlara kar ı kazandığı başarı i le bu defa da ‘Champagne Aslanı’ olarak anılmaya başlar.

General Gouraud ve Türk Kurtuluş Savaşı

l. Dünya Harbi’nin ardından imzalanan Mondros Mütarekesi, savaşta mağlup sayılan, bir zamanların görkemli Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen sonu anlamına geliyordu. Savaşı kazanan taraf ise; bu mütarekeye göre, gerekli gördükleri Osmanlı topraklarını işgal etmeye başlalar. Fransızlar da Suriye ve Kilikya bölgesini işgale başlar. Fransızlar bu bölgenin denetimini, Kasım 1919’da, 30 Ekim 1918’den beri kendi denetimlerinde tutan İngilizlerden alırlar. Bu tarihten itibaren Fransızların idari yönetiminde kalmaya başlar.

General Gouraud, Dünya Harbi ‘nin sona ermesinden sonra, daha sonra Fransız mandasına verilecek olan Suriye ve Güney Anadolu Bölgesi’ne “Yüksek Komiser ve Fransız Kuvvetleri Komutanı” olarak atanır. Gouraud aynı zamanda, Fransızların ‘ ‘Doğu Ordusu Kumandanı ve İşgal kuvvetleri Komutanı idi.

Gouraud bu görevine başlamak için 21 Kasım 1919 günü Beyrut’a gelir. Daha sonra Ankara Hükümeti ile imzalanacak olan Ankara İtilafnamesi’ne kadar bölgenin Fransızlar tarafında en yetkili kişisi olur. General Gouraud’nun görev yaptığı bu süre içerisinde Türklerle olan ilişkisi, çeşitli etkenlerden dolayı, sıcak ve dostane sayılabilecek bir çizgide olur. General Gouraud Türkler için ‘düşman değil rakip’ demiştir. Çanakkale’de Türklerin attığı top mermisiyle kolunu kaybeden Gouraud, Türklere düşman gibi görünmek istemez ve Türkleri ‘şövalye ruhlu hasımlar’ olarak nitelendirir. Fransız işgalinin tüm acılarına karşı, Gouraud Türklere karşı duruşuyla, genelde olumlu ifadelerle anılır; Fransızların işgaline son vermek amacıyla, Ankara Hükümeti ile yapılan görüşmelere öncülük etmesine değinilir. O zaman yaşamış ülkenin ileri gelen insanları da Gouraud’dan genelde övgüyle bahsetmişlerdir. Mondros Mütarekesi ‘ne göre Türk topraklarını işgal eden müttefiklere karşı, Anadolu’da büyük bir direniş başlar. Bu direnişler, Mustafa Kemal önderliğinde girişilen Kurtuluş Savaşı’nın ilk kıvılcımlarını oluşturur. Fransızların işgal ettikleri Antep, Maraş, Çukurova bölgelerinde de yurt genelinde olduğu gibi bir direniş vardır. Kendi imkânlarıyla, topraklarına kastetmiş Fransızlara, adeta kan kustururlar. Bilindiği gibi bu direnişleri sayesinde Antep’e Gazi, Maraş’a da Kahraman unvanı verilir. 1921 yılı başlarından itibaren, bu direnişe paralel olarak durumlar değişmeye başlar. Doğuda Ermenilerin yenilgiye uğratılması, Ankara Hükümeti’nin Sovyetler Birliği ile ilişkisinin düzelmesi, Güneydoğu’da Fransızlara karşı direnişin sona ermeyeceğinin anlaşılması, Batı cephesinde Yunanlılara karşı yapılan savaştaki ilerlemeler, Fransızların Ankara Hükümeti’ne olan bakışım da değiştirmesini sağlar.

İşgal sırasında gösterilen direnişle, Fransızların bir türlü sonuç elde edememesi, Ankara Hükümeti’nin yurt genelinde oldukça söz sahibi olması ve artık General Gouraud da dâhil Fransızların daha fazla Fransız kanı akıtmak istememesi gibi sebeplerden dolayı Fransa artık bir mutabakata varmak ister. Londra Konferansı öncesinde Gouraud Paris’te Türk yetkililer ile bir araya gelerek bu konuyu görüşür. Ardından 29 Mart 1921 günü Paris’ten İstanbul’a oradan da Mersin’e gelir. Türk Fransız ilişkilerinde dönüm noktası olan ‘Ankara İtilafnamesi’ , Gouraud önderliğinde, Ankara Hükümeti ‘ ile imzalanır. Bundan sonra Türk – Fransız ilişkileri yeni bir döneme girer ve Türkiye ile Fransa arasındaki savaş hali sona ermiş olur.

General Gouraud’nun Türkiye ve Çanakkale Ziyaret

l.Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra, Çanakkale’de savaşan diğer yabancı milletler gibi Fransızlar da savaş alanında can veren ve çoğu isimsiz gömülen askerlerinin mezarlarının düzenlenmesi için faaliyetlere başlar. Bu faaliyetler 1919 yılında başlar ve ayrı ayrı yerlerde olan askerlerini tek bir mezarda toplamak isterler. Lozan Antlaşması ile Fransızlara Seddülbahir ‘in güney kısmında geniş bir arazi mezarlık olarak tahsis edilir. Yarımada ‘mn çeşitli yerlerinde gömülen askerlerin kalıntılarını bu alana taşırlar. Mezarlarda gömülü olan ve isimleri belli olmayan çok sayıda subay ve askerin kemikleri, halen bu bölgedeki tek Fransız mezarlığı olan bölgeye taşınmıştır. General Gouraud’nun Türkiye ziyaretinin sebebi de bu mezarlığın ve oraya inşa edilen anıtın açılış törenine katılmaktır.

Fransız Hükümeti, bu mezarlığın açılış töreni için yapılacak geziye büyük önem vererek; bu törene bir grup eski askerlerin çocuklarıyla götürülmesi projesinin gerçekleştirilmesi için 500.000 Frank ödenek ayırır. Gezi programı, çok titiz bir şekilde hazırlanır. Gezi için katılımcılara Doukalla adlı bir gemi tahsis edilir ve saati, günü, ne zaman nerede olacağı ayrıntılı bir şekilde belirtilir.

Doukalla gemisi, gezi programına uygun olarak 9 Haziran’da Çanakkale Boğazı’ndan içeri girer. Fransızlar bu anı şöyle yorumlamışlardır: “Saat sabahın üçüydü ve kimse uyumuyordu. Doukalla bir gölün suları üzerinde kayar gibi ilerliyordu. Artık ne denizaltılar ne mayınlar ne de Asya kıyısı toplarının ateşi vardı. Geminin yolcuları arasında, 18 Mart’ta Fransız Filosu komutam olan Amiral Guepratte’in ve Gouraud’dan önce Fransız Kuvvetler Komutanı olan General d’Amade’in ve Kumkale’ye çıkan Fransızların komutanı Albay Ruef’in de bulunması oldukça manidardı. Gemi ilerlerken uzaklarda Alçıtepe görünüyordu. Bu komutanlar ve geminin tüm yolcuları dâhil olmak üzere Alçıtepe’yi 15 yıl önce olduğu gibi ancak uzaklardan seyredebiliyorlardı. Gemi beraberindeki gemilerle 9 Haziran 1930 günü sabah saat 07.00’de Morto Koyu’na demirler ve ziyaretçiler filikalar yardımıyla karaya ulaştırılır. 25 Nisan 1915’te karaya çıkanlar mitralyöz ateşindeydi. 9 Haziran 1930’da ise aynı kişiler tam tersine, eski hasımları tarafından dostça karşılanmaktaydılar. Daha önce trenle Türkiye’ye gelmiş olan Gouraud’yu İstanbul’dan getiren Marmara Gemisi de o sırada orada bulunuyordu. Gouraud’nun Türkiye gezisi Çanakkale ile sınırlı değildi. Buraya gelmeden önce İstanbul’u, Ankara’yı ve bizzat Gazi Mustafa Kemal’i ziyaret etmişti. Mustafa Kemal, General Gouraud’nun Türkiye’ye geleceğini öğrenmesi üzerine Gouraud ile görüşmek istemiş, bu Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Fransız Büyükelçisi Chambrun’e iletilmiştir. Dışişleri Bakanlığına gönderilen 9 Mayıs 1930 tarihli yazıda bu görüşmenin 4 Haziranda Ankara’da yapılabileceği iletilir.

General Gouraud Türkiye’ye hareket etmeden bir ay önce Paris’te bir caddeye, Çanakkale Savaşları anısına Dardanel Caddesi 18 adı verilmesi törenine katılmış ve şu konuşmayı yapmıştır: “En büyük amacına ulaşamamış olsa bile, Çanakkale Seferi’nin yapılması gerekiyordu. Bu amaçlara ulaşmak kolay olmuyor. İstanbul Müttefik devletlerin elinde, Karadeniz ele geçirilmiş; bu kuşkusuz kontrol altına alınmış bir Rusya demekti. Ve kuşkusuz, böylelikle bedelini 1918’de çok ağır ödediğimiz Bolşevik devrimden korumuş olurduk.” General Gouraud 30 Mayıs 1930’da, yanında Fransa ‘nın Ankara büyük elçisiyle beraber Paris ‘ten hareket eder ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden geçerek 2 Haziran saat 14.00’te Sirkeci İstasyonuna iner. General, İstanbul’da askeri törenle karşılanır, şehrin merkez kumandanı ve polis müdürü törende kendisine eşlik ederler. General, Fransız Büyükelçiliği’nin konuğu olarak geceyi orada geçirir. General, 3 Haziran’da İstanbul’un önemli mekânlarım ziyaret eder. O günün akşamı İstanbul’dan Ankara’ya yola çıkar ve 4 Haziran saat 9.00’da Ankara’ya ulaşır. Burada resmi ve askeri protokolün yanında Ankara halkı tarafından karşılanır. General Gouraud’nun Atatürk Tarafından Kabulü

General Gouraud 5 Haziran 1930 Perşembe günü saat 16.00’da Atatürk ile görüşmek üzere Çankaya Köşkü’ne gelir. Görüşme iki saatten fazla sürer. Kendisini kapıda karşılayan M. Kemal’e, Gouraud: “sağ kolumu Türklere karşı Çanakkale’de harp ederken kaybettim, bugün diğer kolumu size dost eli olarak uzatmak için geldim” demiştir. Mustafa Kemal bu sözden duygulanarak Gouraud ile uzun uzun görüşür.

Fransız Büyükelçisi Chambrun görüşmeyi şöyle anlatıyor:

“Atatürk’ün General Gouraud ile bir araya geldiği günü asla unutamam. Savaştan sağ çıkmayı başaran bu iki büyük adam karşı karşıya duruyordu. Aralarında artık onları ayıran siper yoktu. General’in Fransız mavisi gözleri, Makedonyalının çelik gözleriyle buluşmuştu. Muhatabının kol yakasında, onun kahramanlığını simgeleyen boşluğa işaret eden M. Kemal, bana, General’in Türk topraklarında yatan kolu, ülkelerimiz arasında değerli ve ebedi bir bağ oluşturmaktadır. “ diye fısıldamıştı. M. Kemal ile Gouraud arasındaki görüşme çok samimi geçer. Öyle ki bir saat olması planlanan görüşme iki saatin üzerinde sürer. General’e yanındakilerin, trene 40 dakika kaldığını hatırlatması üzerine görüşme ancak son bulabilmişti.

General Gouraud Fransız Anıtının açılışında

General Gouraud’nun Çanakkale Ziyareti

General, 5 Haziran saat 19.00’da Ankara’dan, İstanbul’a gitmek üzere ayrılır. Gouraud’ya giderken de bir tören yapılır. Uğurlamaya gelen herkese şu manidar sözleri söyler: “Sağ kolumu Çanakkale’de kaybettim. Fedakâr ve kahraman Türk milletini pek severim. Sol elimle son defa selamlıyorum.” ve tren hareket ederken de birkaç defa “Yaşasın Türkiye” diye bağırır.

Gouraud İstanbul’a vardıktan sonra, birkaç gün de Bursa, Yalova ve Afyonkarahisar’ı ziyaret amaçlı bir gezi yapar. Ardından tekrar İstanbul’a dönen Gouraud, 8 Haziran saat 18.00’de, Marmara gemisiyle Çanakkale’ye hareket eder ve  ziyaretinin asıl amacı olan Fransız Mezarlığı açılışına katılır. Tören, Fransızların ölen askerlerini anmak için, Fransız abidesinin önünde, ruhani bir törenle başlar. Ardından açılış konuşması yapılır ve Fransız büyükelçisi Chambrun ve General Gouraud konuşmalarını yaparlar. General’in yaptığı konuşma şöyledir:

Sayın Büyükelçi, Değerli silah arkadaşlarım, O zor ve acılı günlerden bu yana hiç değişmeyen bu ufuklarda yeniden bir araya gelmek hepimizi derinden duygulandırmaktadır.

(Çevredeki savaş alanlarını saydıktan sonra)… daha ileride ise bizleri gözetleyen Acili Baba (Alçıtepe) doruğu. Oradan öyle iyi gözetleniyorduk ki, savaşta kazanılan nişanları ancak gece içtimaları sırasında verebiliyordum. Öte yanda Asya kıyısında ise, İntepe’deki tünellere mevzilendirilmiş topçu bataryaları, etrafımızdaki ateş çemberinin dairesini tamamlıyordu.

Buraya sadece bir çelenk bırakmaya gelmedik. Ölen askerlerimizin kendilerini kurban etmelerinin anısına sadık kalıp onlara layık olmak düşüncesiyle, vatan aşkıyla burada toplanmış bulunuyoruz.

Birazdan, Bouvet gemisinde yaşamlarını yitirenleri, 18 Mart günü denizaltı mayınları tarafından çabalan sekteye uğrayanların tümünü saygıyla anacağız.

O günlerde aklımda kalan en dokunaklı anlardan birini, Haziran ayında yaşanan çarpışmaların ardından bir siperin içinde yaralı bir Türk yüzbaşıyla bir Fransız askerlerinin yan yana yatar biçimde bulunduklarının bana haber verilmesi oluşturmaktadır. Ambulansla götürülen Fransız asker, hayatını Türk yüzbaşıya borçlu olduğunu anlatmıştı. Pansumanını kaybettiği için kan kaybeden Fransız askere kendi yedek pansumanını veren Türk subay, kanın akışım durdurarak onu ölümden kurtarmıştır. Hemen ambulansın yanına gidip yüzbaşıya davranışından dolayı teşekkür etmiştim. Yaklaşan ölümün belirtisi olan solgun yüzüyle, onu hayatının en son sevincini yaşattığım söylemişti. Çünkü birçok Türk gibi o da Fransa’yı seviyordu; ama savaş sebebiyle ülkesini Fransa’ya karşı korumak zorunda kaldığı için üzgündü. Ama yaşamım yitirmekte olduğu şu sırada, savaş bittikten sonra iki ülke arasındaki dostluğun yeniden yeşermesini ümit ettiğini belirtmişti. hemen tedavi edildiklerini ve Fransa’ya dönebildiklerini de asla unutmadım.

Bütün bunlar bu kapalı alanda karşılaşan her iki tarafın şanlı geçmişini oluşturdu. Kaçınılmaz bir yazgıydı bu. 1915 yılı Haziran ayında yaşamını yitiren Türk yüzbaşının ölmeden bana dile getirdiği duygular doğrultusunda, geçtiğimiz şubat ayında imzalanan Dostluk ve Hakemlik Antlaşmasını tarihi gelenekler kapsamında ve geleceğin teminatı olarak iki ülke arasındaki yüzyıllık dostluk bağlarının yeniden doğuşu biçiminde selamlıyoruz. Törenden sonra katılımcılar, mezarlık çevresindeki savaş alanlarını gezerler. General Gouraud ise Seddülbahir’den dönerken, yaralanıp kolunu kaybettiği yerde, dikilen anıtı ziyaret eder. Gouraud ve beraberindekiler daha sonra, Seddülbahir’deki Skew Bridge İngiliz mezarlığını ziyaret ederler ve buraya bir çelenk koyarlar. Gouraud buradaki konuşmasında, İngiliz ve ANZAC askerlerinin savaş sırasındaki kahramanlıklarından söz eder.

Asya kıtasında mevzilenmiş ve çıkarma yaptığımız kıyıları sık sık bombalayan Türk toplarının, tüm uygar uluslarca da itibar edilen Kızılhaç bayraklı seyyar hastanelerimize asla ateş açmamaları sayesinde, yaralı askerlerimizin seyyar hastanelerde Ardından kafile Adnan vapuru ile 18 Mart’ta batan Fransız zırhlısının bulunduğu yere gider. General burada bir konuşma yapar ve denize çelenk atılır. Törene Bouvet’nin komutanı olan ve gemisiyle beraber sulara gömülen Ragoet de La Touch’un ve gemide ölen bazı subay ve erlerin eşlerinin de katılması çok anlamlı olur. Tören sırasında, 18 Mart günü Fransız Filosu komutanı olan A. Guepratte de bulunmaktaydı.

Törenden sonra kafile, Arıburnu’ndaki Türk anıtını ziyaret için Eceabat’tan hareket ederler. Gouraud bir obüsü çevreleyen ve üç bloktan oluşmuş Türk anıtına üzerinde ‘Şanlı ölülere… G. Gouraud’ yazılı bir çelenk koymuştur. Gouraud burada yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Bizim kahramanlarımızın anısına yaptığımız bu seyahati, kendi ülkeleri için can veren Türk askerlerinin kahramanlığına saygımızı sunmadan bitirmek imkansız olurdu. Bu toprakların altında barış içinde uyuyan ve fedakârlıkları ile döktükleri kanları kutsallaştıranları dostça selamlıyoruz.
Gouraud Çanakkale ziyaretinden sonra İstanbul’a döner ve II Haziran günü yine törenle uğurlanarak Türkiye’den ayrılır.

General, Türkiye’den ayrılmadan önce ve ayrıldıktan sonra, hem memnuniyetini dile getirmek hem de kendisine teşekkür etmek için Atatürk’e birkaç kere mektup yazar.

General Gouraud, Suriye’deki görevinden sonra 1923 ‘te Paris Askeri Valiliği’ne tayin edilir ve Yüksek Savaş Konseyi üyeliği görevinde bulunur. 1937 yılında emekliye ayrılan Gouraud, 1946 yılında hayatını kaybeder. Cenazesi ise kendisine yakışan büyük bir törenle, Almanlara karşı savaştığı Champagne bölgesinde ölen on binlerce Fransız ve Amerikan askerinin anısına dikilen ve yapımında bizzat kendisinin öncülük ettiği ‘Navorin Anıtı ‘na defnedilir. Gouraud’nun şuan Paris’te bir parkta tek kollu hali ile yapılmış bir heykeli bulunmaktadır.

Les İnvalides, Paris

KAYNAKÇA

  • ATACANLI, S. Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları, MB yayınevi, 4.Basım, İstanbul, 2008.
  • GÖNCÜ, G, Aldoğan, Ş, , Çanakkale Siperin Ardı Vatan, MB yayınevi, 6.Basım, İstanbul, 2006.
  • ROUX Charles F. , Bir Fransız Subayın Günlüğünden Çanakkale Savaşlarının Perde Arkası Çanakkale’de Ne Oldu? , Çev. Burhan Sayılır, Phoenix Yayınevi, 2. Basım, Ankara, 2007.
  • YILMAZER, T., Alçıtepe’den Anafartalar’a Çanakkale Kara Muharebeleri, Yeditepe yayınevi, 4.Basım, İstanbul, 2007.
  • [www.kimkimdir.gen.tr]
  • [www.canakkalesavaslari.gen.tr]

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment