1.Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’de İngilizlerin yanında savaşmak amacıyla buraya gelmiş bulunan Avustralya ve Yeni Zelandalı birliklerden oluşan bir kolordu bulunmaktadır. Bu kolorduya adeta askerlerin soyadı haline gelecek olan Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (Avustralian New Zealand Army Corps) kelimesinin baş harflerinden oluşan ANZAC ismi verilmiştir. Anzac Kolordusu kendilerine büyük bir serüven imkânı sağlayacağına inandıkları bir görevden uzak kalmamak için birbirleriyle yarışan gönüllü Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinin oluşturduğu bir kolordudur ve İngiliz ordusu himayesindeki bu kolordunun başında başarılarıyla ün yapmış bir komutan olan General William Riddell Birdwood bulunmaktadır.
Anzac Kolordusu Mareşali William Riddell Birdwood, 13 Eylül 1865’te Hindistan’ın Kirkee şehrinde doğmuştur. Önce İngiltere’nin Bristol şehrindeki Clifton Koleji’nde ve ardından Sandhurst’daki Kraliyet Harp Akademisi’nde öğrenim görmüştür. 1885-1899 yılları arasında 12. Mızraklı Süvari Birliği’ne ve İngiltere’nin Bengal Mızraklı Süvari Birliği’ne hizmet etmiştir.
Birdwood, 1899-1902 yılları arasında yaşanan Boer Savaşı boyunca, Hindistan’da başkomutan olarak görev yapan General Lord Kitchener’in birliğinde askeri sekreterlik görevi yaptı ve bu görev sırasında Kitchener ile iyi ilişkiler kurdu. 1911 yılında da rütbesi binbaşılığa yükseltildi.
1914 yılında İngiliz Harp Konseyi’nde Birdwood’un adı Akdeniz Seferi Kuvvetleri komutanlığı için geçiyordu. Birdwood da bu görevin kendisine verilmesi gerektiğini düşünüyordu ancak düşündüğü gibi olmadı ve bu görev Hamilton’a verildi.
Birdwood’a ise Kitchener tarafından Mısır’da talim yapan yaklaşık 30.000 askerin bulunduğu Avustralya ve Yeni Zelanda birliklerinin yönetimi verildi. Daha sonra bu askerler Gelibolu’nun işgali için gemilerle taşınarak Bozcaada’ya getirildi. Anzac Kolordusu, Birdwood komutasında Bozcaada’da tatbikatlarını sürdürürken bu sırada çıkarmanın nereye ve ne zaman yapılacağı konuları görüşülmekteydi. Birdwood’a göre çıkarma en kısa zamanda ve mümkün olduğunca eldeki bütün olanaklar kullanılarak yapılmalıydı.
9 Nisan 1915’ten sonra Birdwood daha çok Çanakkale Boğazı’nın Anadolu yakasına çıkarma yapılmasını istiyor, başlangıç ya da toplanma yeri olarak da Bozcaada’nın güneyini uygun görüyordu. Çünkü Anadolu yakasına çıkarma yapılırsa, Türkler Kumkale ve bütün Kumkale çevresini koruyabilmek için Gelibolu Yarımadası’ndaki müstahkem mevkilerden pek çok bataryasını ve birliğini Anadolu yakasına kaydırmak zorunda kalacaklar, bu durumda Çanakkale boğazı tahkimatı zayıflayacağından, donanmalarına gün doğacak ve mayın tarama gemileri rahatlıkla mayınlanmış alanları temizleyecekti. Bu çok güzel bir fikir gibi görünse de, denizciler mayın alanlarını koruyan hafif çaplı topları susturmak zorundaydılar. Özetle, General Birdwood, Gelibolu Yarımadası’nda başarı sağlanamazsa, bu harekâtın Anadolu yakası üzerinde tekrarlanmasını ikinci bir seçenek olarak görüyordu. Fakat Hamilton bu düşünceye karşıydı. O, Çanakkale Boğazı’nın en yakın, en kestirme yerinden saldırıya geçmek düşüncesindeydi. Bunun nedenleri ise şunlardı:
1) Görevi Anadolu’yu işgal etmek değildi ve Anadolu yakası topraklarının askeri kuvvetlerle işgali sert itirazlarla karşılanacaktı.
2) Saroz ve Enez arasındaki araziden çıkarma yapılmasının Anzac askerine uygun olduğunu kabul ediyordu ve bir diğer grup da Bolayır’dan saldırıya geçmeliydi. Ama o zaman da donanmayla ilişkileri kesilecek ve filo desteği kaybolacaktı. Oysa donanma desteğinden ve eş güdümünden ayrılmayı temel kabul eden bir plan yüzünden nakliyelerdeki malzemeleri toparlayabilmek için bile yeniden bir ay ya da altı hafta beklemek zorunda kalacaklardı.
3) Asya yakası Gelibolu’ya egemen değildi ama Kilitbahir Ovası Asya yakasına hâkim bir konumdaydı.
Müttefik kuvvetleri 25 Nisan 1915’te Seddülbahir başta olmak üzere beş ayrı noktaya çıkarma yaptılar. Bu çıkarmalar Morto koyu, Ertuğrul koyu, Teke koyu, İkiz koyu ve Zığındere ağzına yapıldı. Zığındere haricinde diğer bölgelerdeki çıkarmalardan Türk birliklerinin başarılı ve kahramanca müdafaaları sayesinde bir sonuç alınamamıştı. 5 çıkarma noktasından bir diğeri de Arıburnu (Anzac Koyu) Sahiliydi. Anzac birlikleri kuzeyde bir mil boyunca uzanan kumsallara çıktılar. Dik ve yüksek sırtlar, dar vadiler, sık çalılıklar ve Türklerin direnişlerinin artışı birbirini izleyen karmaşayı şiddetlendiriyordu. 25 Nisan akşamı karanlık çöktüğünde Birdwood’un kuvvetlerinin düzeni bozulmuş ve askerler çok yorulmuşlardı. 26 Nisan’da Birdwood, Arıburnu’nda bulunan Hamilton’a durumlarını bildiren bir rapor yazdı.
“Tümen komutanlarım ve tugaylar, birliklerinin sabahtan beri sürdürdükleri kahramanca çabalardan, bütün gün süren ağır çatışmalardan sonra güçlerinin tükendiğini ve şimdi de düşmanın soluk aldırmaz şarapnel hücumlarından ötürü, maneviyatlarının kırıldığını bildirdiler. Birliklerin bir kısmı ateş hattını bırakıp geri çekildiler ve bu zorlu topraklarda dağılan erleri toplamak olanaksız görünmektedir.
Yeni Zelanda tugayı da düşmanla az önce karşılaştı ve çok ağır kayıplar verdi. Tugayda maneviyat çok azalmıştır. Birliklerin yarın sabah yeniden savaşa gönderilmesi kararlaştırılmışsa sonuç fiyasko olacaktır. Ateş hattındaki gedikleri kapatacak yedek birliklerimiz yoktur. Sunduğum başlıkların tuhaf olduğunu biliyorum, fakat birliklerimiz geri alınacaksa, bu iş en kısa zamanda yapılmalıdır.“
General Birdwood.
Daha çıkarmanın ikinci gününde çekilme talebinde bulunulmuştu. Büyük bir umutla geldikleri ve zaferlerinin kesin olacağına inandıkları bu cephede iki günde böyle bir yenilgi almak Hamilton’u derinden etkilemişti fakat yenilginin sinyalleri olan bu raporu pek önemsememiş, Birdwood’a verdiği cevapta bulundukları mevzilerde direnip tutunmaktan başka çare olmadığını ve güvenliğe erişene kadar kazmaları gerektiğini yazmıştı.
Birdwood, içinde bulunduğu zor koşullardan dolayı her geçen gün daha yorgun görünüyor, ne sigara içiyor ne de alkol alıyordu. Türk kuvvetlerinin ateşine rağmen her gün kendini iyi hissetmek için, çıkarma yaptıkları için Anzac Koyu adı verilen koyda, denize giriyordu. Manzaranın büyüleyici güzelliği içine huzur veriyordu.
3 Mayıs 1915’te General Birdwood verdiği raporda sol kanatta mevzilerini güçlendirmek için ihtiyatı olmadığını ve çok şiddetli çarpışmalar sonucu yeniden 700 kayıp verdiğini söylüyordu.
15 Mayıs 1915’te General Birdwood alnından bir yara aldı. Üzerindeki sorumluluğun bilincinde olan Birdwood, yarasını önemsemeyerek görevine devam etti.
20 Mayıs 1915’te Hamilton’a Birdwood’tan bir rapor geldi. Raporda ölüleri gömmek için Türklerle geçici bir ateşkes görüşmesine girişmek isteğini belirtmekteydi. Çünkü mevziler arasında kalan cesetler kokmaya başlamıştı ve Birdwood hiçbir komutanın barış görüşmesi yapma yetkisine sahip olmadığını biliyordu.
General Birdwood, karşısındaki Türklerin başında bulunan Alman komutan Liman Von Sanders’in iki yeni tümeninin bir kanadı üzerinde savaşmış ve Türk kuvvetlerine birkaç darbe de indirmişti. 18 Mayıs’tan beri günlük mermi hakkı azalmış ve namlu başına düşen oran kısıtlanmıştı. Amiral Thursby, General Birdwood’un mevzilerine on dakikada 240 mermi düştüğünü belirlemişti.
Birdwood’un taarruzları mayıs ve ağustos aylarında genelde başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ağustos ayının sonlarına doğru salgın hastalıklardan ölenlerin sayısı artmıştı. Eylül ayında ölen kişilerin sayısında azalma olmasına rağmen, toplam kayıplar artmaktaydı.
21 Ağustos’ta yapılan son taarruzla da yenilgi alan Anzac Kolordusu artık yavaş yavaş bu cepheyi ele geçirme umutlarından vazgeçiyordu. 27 Ağustos’ta da Kayacıkağılı bölgesinde son bir deneme yapılmış ama yine başarısız olunmuştu. Ve bu tarihten sonra cephede kararsızlık dönemi başlamıştı. Bir yanda birlikleri takviye kuvvetlerle güçlendirip yeniden taarruz yapılması düşünülürken, bir yanda ise toplam gücün yarısını kaybetmeden Gelibolu’dan ayrılma fikri kafaları kurcalıyordu. Hamilton’un başarısız olduğu kanaati artık Londra’da duyulmuştu. Bu yüzden Anzac kuvvetlerinin de dâhil olduğu Akdeniz Seferi Kuvvetleri’nin başına yeni düşünceleriyle yeni bir kan aranıyordu. Böylece Hamilton görevinden alındı ve yerine General Charles Monroe getirildi. Monroe’nun görevi; cepheyi incelemek ve rapor hazırlamaktı. Gelibolu’ya yeni bir girişimde mi bulunulmalı yoksa artık Gelibolu’nun tahliyesi mi yapılmalıydı? Tahliye yapıldığı takdirde zayiat ne kadar olurdu? Bu sorulara cevap vermek üzere Monroe hemen cepheleri teftişe başlamış ve kısa zamanda durumla ilgili bir rapor oluşturmuştu. Oluşturduğu raporda Çanakkale Cephesi’nin sona erdirilmesi fikrini savunmuştu. Kitchener, 23 Kasım’da Harp Konseyi’ni toplamış ve artık Çanakkale Cephesi’nin tahliyesi uzun süren toplantılarda tartışılmaya başlanmıştı. Bu toplantılar sonucunda karar kesinleşmiş, Gelibolu Yarımadası’nın tahliyesine karar verilmişti. Tahliyenin kasım ayında yapılacağı konusu gündeme geldiğinde Birdwood buna karşı çıkan tek kıdemli subaydı. Fakat yine de emri alır almaz her işte göstermekte olduğu beceri ve hızı burada da göstererek işe başlamıştı. General Birdwood kolordu komutanları ile yaptığı toplantılarda işin uzun sürmesindeki tehlikeyi belirterek, üç geceyi aşmayacak bir zamanda tahliyenin gerçekleştirilmesine karar vermişti. Bu düşünceler doğrultusunda hazırlanan tahliye planı, üç safhada yapılacaktı.
Birinci safhada, uzun bir sefer için gerekli olmayan bütün askerler ile hayvanların, savaş malzemelerinin ve gıda maddelerinin tahliyesi,
İkinci safhada, hava durumlarının etkisi ile savunma için gereğinden fazla olan bütün askerlerin, topların, hayvanların, savaş malzemelerinin ve gıda maddelerinin tahliyesi, son safhada askerlerin ihtiyaç duyabilecekleri toplar, hayvanlar ve savaş malzemesi olduğu gibi bırakılarak sahilde bulunan bütün askerlerin mümkün olan hızla, gemilere bindirilmesi gerekiyordu.
28 Aralık’ta Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen telgraf ile tahliyeye kesin emir verildi. Bu emir alındığı zaman tahliyenin 1. aşamasına geçilmişti. General Birdwood ile birlikte bulunan komutanları çok yoğun bir şekilde çalışarak tahliye ile ilgili emirlere büyük bir beceri ve sabırla hazırlanmışlardı. Birdwood, M:E:F’nin başkomutanı olarak, zaten 4 Kasım’da Kitchener, 6 Kasım’da da Başbakan tarafından kendi kurmayı ve donanma yetkilileri ile çok gizli olarak, karar verildiği vakit hepten bir çekilme için plan hazırlığında olması konusunda talimat almıştı.
Seddülbahir Bölgesi’nden tahliye de 3 aşamalı bir planla geçekleştirildi.
1.Aşama: 23 Aralık’tan kesin emir gelene – 28 Aralık – kadar gerçekleştirildi.
2.Aşama: 29 Aralık’ta başladı. 3 Ocak sabahı bitirildi. Fransızlar tamamen boşaltıldı. Siperleri ve kalan ağır topları (tahrip etmek üzere) İngilizlere bırakıldı. 1 Ocak’ta Fransız sömürge askerleri, 3 Ocak’a kadar da kalan Fransız askerleri gemilere alınarak bölgeden ayrıldılar. 4 Ocak’ta hava bozdu. Ya harekât ertelenecek ya da çok sayıda erzak ve hayvan bırakılacaktı. İkinci yol tercih edildi. 7 Ocak gecesi 2.300 asker, 9 top ve 1.000 kadar hayvan taşındı. 8 Ocak sabahı, sahilde 17.000’den az asker vardı.
3.Aşama: iki gecede gerçekleştirilecekti. 7/8 Ocak gecesi 7.000 kişi, 8/9 Ocak gecesi ise 15.000 kişi olmak üzere toplam 22.000 kişi ve 40 top tahliye edildi.
9 Ocak’ta, saat 03.45’te son kafile karada bırakılan yiyecek ve cephane depolarını ateşleyerek kıyıdan ayrıldı.
Gelibolu Cephesi’nden sorunsuz bir tahliyeyle ayrıldıktan sonra, askerlerini iyi idare etmesiyle büyük şöhret kazanan Birdwood’a “Anzaclar’ın Ruhu (Soul of Anzac)” unvanı verildi. Savaşın sonunda Birdwood İngiliz Hükümeti tarafından 10.000 sterlin ile mükâfatlandırıldı.
General Birdwood, 1920’de Hindistan Kuzey Ordusu’na komutan olarak atandı, 1925-1930 yıllarında da bütün Hindistan Ordusu’nun başkomutanlığını aldı. 1930’da emekli oldu ve 1938’de Anzac ve Totnes Baronu unvanını aldı. Başarılı bir tahliye harekâtıyla Anzaclar’ın Ruhu unvanını kazanan ve İngiliz Hükümeti tarafından ödüllendirilen General Birdwood, 17 Mayıs 1951’de İngiltere’nin Londra kentine bağlı bir kasaba olan Middlesex’te, Hampton Court Sarayı’nda vefat etti ve Londra’daki Twickenham Mezarlığı’na defnedildi.
Artık Çanakkale Savaşları sona ermiş, Kurtuluş Mücadelesi ardından yeni bir ülke inşa edilmiş Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini Türkiye Cumhuriyeti almıştı. Bu sürede Çanakkale Harbi’ne katılmış komutanlar da artık yaşlanmışlardı. 1938 yılının hazin bir sonbaharıydı. Haftalardır korkuyla beklenen olmuş, Arıburnu ve Anafartalar kahramanı, Türk milletinin kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul’da görkemli Dolmabahçe Sarayı’nın mütevazı bir odasında derin bir koma içinde ebedi yolcuğuna başlamak üzere gözlerini yummuş, naçiz vücudunun Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ve ebedi başkenti olan Ankara’da muhafaza edilmesine karar verilmişti.
Cenaze töreninde yaşlı ve hasta bir İngiliz Mareşali vardı: Çanakkale’deki Anzac Kolordusu Komutanı General Birdwood. Ulus Gazetesinin haberine göre :
“ … Tören alayı Halkevi’ne kıvrılıyor. Ve matem havası Anadolu Bandosu’nun Cenaze Marşı ile bitiyor. Derin bir sessizlik içinde alay Halkevi’nin önüne geldi. Bütün gözler, Halkevi’nin müzeye bakan balkonundan büyük komutanı selamlayan büyük bir komutana döndü. İlk bakışta, büyük bir asker olduğu belli olan bu komutan İngiliz Kralı’nın yüksek şahsiyetini temsil etmek üzere gelen General Birdwood idi. Buraya gelirken yolda bir bacağında azgınlaşan siyatik onu yatağa düşürmüştü. Fakat o, büyük komutanı hiç olmazsa burada selamlamak üzere ayağa kalktığı zaman Türk toprağına basmak arzusunu gösterdiği için, ayaklarının altına toprak dökülmüştü. O, şu anda mareşallik asasına dayanıyor ve sadece sol ayağı üzerinde durarak Ebedi Şef’i ayakta selamlıyordu.”
General Birdwood da 1941 yılında yazdığı Khaki and Gown adlı otobiyografisinde, cenaze töreni için Türkiye’ye gelişini şöyle anlatmaktaydı:
“Çanakkale’deki eski hasmım Mustafa Kemal’in Kasım 1938’de ölümü üzerine, Majeste Kral, Ankara’daki cenaze töreninde kendisini benim temsil etmem talimatını verdi. İngiltere’den gayet iyi ayrıldım; ancak, birkaç yıl önce pek çok sorun çıkarmış olan ayağımdaki rahatsızlık trende yeniden nüksetti. O kadar ki, çizmemi ayağıma giyemez olmuştum. İstanbul’da Ankara Büyükelçisi ve eşi benim için ellerinden geleni yaptılar; ama Boğaz’ı geçip Haydarpaşa’ya geldiğimde, durumum daha iyi değildi.”
Cenaze’den sonra ülkesine geri dönen Birdwood, kendisine nazik davranışlarından dolayı memnuniyetini dile getirmek için yeni Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye bir mektup yolladı:
“Ekselans, Ankara’dan ayrıldığımdan beri size mektup yazmayı arzu ediyor olmama rağmen, maalesef döndüğümden beri bronşit ve göğüs hastalıklarından dolayı yatakta kaldım. Ancak bugün ayağa kalkabildim. Bütün sene süresince sıhhatli ve sağlam bulunmak mazhariyetine her zaman nail olduğum için bu vaziyet benim için alışılmışın dışındadır. Gösterilen, cidden fevkalade nezaketi unutmama imkân yok. Ankara’da beni ne büyük bir muhabbetle kabul etmiş olduğunuzu beyan edebilirim sanıyorum. Bu hususu derhal kralıma bildirdim. Söylediğim zaman, temin ederim ki, çok memnun kaldı. Ben ise, bunu asla unutmayacağım. Ankara’dan ayrılmadan evvel, sizin Reis-i Cumhur sıfatı ile pek büyük ve sevgili selefinizin ve benim bir zamanlar yok saydığım muhterem “düşman”ımın ve bilahare en hürmet ettiğim “dost”umun son fani bakiyesini selamladığımı gösteren fotoğraftan bir nüsha ısmarlamıştım.
Henüz elime yeni ulaşan bu resimden bir tanesini göndermek cüretinde bulunuyorum. Bayım, Türkiye ve İngiltere’nin hakiki bir dostu olduğunu ispat etmiş olan karşılıklı dostumuz Sir Lorain’ine büyük bir teessüfle kaybedeceğinizi takdir ediyorum. Kendisinin ayrıldıktan sonra ne kadar müteessir olacağını biliyorum.
Ekselans, gelecek uzun yıllarda size ve memleketinize karşı beslenebilecek her iyi dilek, mektubumla beraberdir. Daima derin ve samimiyet ve bağışıklıkla dolu.”
Gelibolu Cephesi’nden sonsuz bir tahliye ile ayrıldıktan sonra, askerlerini iyi idare etmesiyle büyük şöhret kazanan Birdwood’a “Anzaclar’ın Ruhu (soul of Anzac)” unvanı verildi. Savaşın sonunda Birdwood İngiliz Hükümeti tarafından 10.000 sterlin ile mükafatlandırıldı.
General Birdwood, 1920’de Hindistan Kuzay Ordusu’na komutan olarak atandı, 1925-1930 yılları arasında da bütün Hindistan Ordusu’nun başkomutanlığını aldı. 1930’da emekli oldu ve 1938’de Anzac ve Totnes Baronu unvanını aldı. Başarılı bir tahliye harekatıyla Anzaclar’ın Ruhu unvanını kazanan ve İngiliz Hükümeti tarafından ödüllendirilen General Birdwood, 17 Mayıs 1951’de İngiltere’nin Londra kentine bağlı bir kasaba olan Middlesex’te, Hampton Court Sarayı’nda vefat etti ve Londra’daki Twickenham Mezarlığı’na defnedildi.
KAYNAKÇA
- ATACANLI, Sermet, Atatürk ve Çanakkale Komutanları, MB Yayınevi, 2006.
- BAYRAK, Melike. “9 Ocak 1916 İtilaf Devletleri’nin Gelibolu Yarımadası’nı Tahliye Harekâtı”, http://www.geliboluyuanlamak.com
- BEAN, C. W., The Story of Anzac Chapter 30.
- BEAN, C. W. The Story of Anzac (Syd, 1921, 1924).
- Ian Hamilton Gelibolu Hatıraları 1915, Örgün Yayınevi, 2006.
- KARATAY, Baha Vefa, Mehmetçik ve Anzaklar, Kültür Yayınları, 1987.
- RHODES, James Robert. Gelibolu Harekâtı. Çev. Haluk V. Satıklıgil, Belge Yayınları, 1965.
- http://en.wikipedia.org
- http://mustafakemalim.blogcu.com
- http://www.beyazgazete.com
Leave a Comment
You must be logged in to post a comment.