Kimse unutmasın! Burada vatan toprağına düşenler boşuna düşmedi, o kan boşa akmadı. Analar boşuna ağlamadı. Şimdi sıra sizde, bizim emanetimize sahip çıkma sırası sizde. Siz çalışacaksınız, siz başaracaksınız, gerekirse siz de savaşacaksınız ki bizler rahat uyuyalım.
Biz hatırlanmak istemiyoruz, tek istediğimiz emanete sahip çıkın.
Vatan size, sizler ALLAH’ a emanet…
“Çanakkale, ayağa kalkamaz denilen bir milletin bütün dünyayı hayretler içinde bırakan bir diriliş destanıdır.” Çanakkale Savaşları Araştırma ve Tanıtma Topluluğu olarak bu destanı unutmamayı ve unutturmamayı amaç edindik. Bu amaç doğrultusunda yaptığımız çalışmalardan biri de “Geride Kalanlara” isimli tiyatromuzdur. Tiyatronun oyuncusu, teknik ekibi, kostüm, dekor sorumlusu her şeyi “biz”iz. Dersten çıkıp küçük bir drama salonunda akşamın geç vakitlerine kadar çalışan “biz”iz. Biz; bir asır öncesindeki kahramanların sahneye yansıyan ruhuyuz.
“Geride Kalanlara” adlı tiyatromuz iki perdeden oluşuyor. İlk perdede savaş öncesinin karanlık planları, seferberliğin ilanıyla dualarla cepheye gönderilen askerlerimizin siper hayatı konu ediliyor.
Bir siperde yaşamak ne demekti? Üzerine her an bomba yağabilir, bugün yanında olan arkadaşın yarın şehit olabilir demekti. Siper sadece ölüm anlamına gelmiyordu. Tiyatromuzda bir asker günlüğüne: “Bugün cepheye geldim. Siperde benden tecrübeli birçok askeri gördüm. İnsan öğüten bu harman yerinde ölüm kol gezse de ölümü bir kenara bırakıp eğlenmeyi bilen birkaç insan tanıdım.” diye not düşerken bunu anlatır. Karşılıklı atışmalar, küçük şakalar yerini ölümün sessizliğine bırakırken siperde tek bir ses yükselir: “Er kişi niyetine!” Kendi cenaze namazını kılan askerlerin taarruza kalkmasıyla ilk perde kapanır.
Tiyatromuzun ikinci perdesi bir sargı yerinde başlar. Narkozsuz yapılan ameliyatlar, bir keçede kalan dişler… Nice yiğidin dişini tırnağına katarak bu vatanı savunduğunun bir resmidir. Sahnede yaralı askerlerin biri gidip biri gelirken hiç kimsenin tanık olmak istemeyeceği bir şeyi yaşar Doktor Ahmet. Dokunmaya kıyamadığı biricik oğlu ağır yaralı bir şekilde önünde yatmaktadır. Hayatının belki de en zor kararını verip oğlunu bir ağaç gölgesine şahadeti beklemek üzere gönderir. Şehit olduğu haberi gelince kendini tutamaz artık, yığılır yere. Bir doktorun, bir babanın oğluna çare olabilecekken en çaresiz kaldığı an anlatılır sahnede.
Tiyatromuzu izleyerek onların hayatına ortak olan sizler, “Bu ellerdeydi çare, bu ellerdeydi derman!” diye ağlayan bir babanın feryadına, “Görevimi yerine getiremedim.” diye sayıklayan Kerim Çavuş’un azmine ve nice kahramanın gözlerini elleriyle kapayan Hayriye Hemşire’nin metanetine tanık olun ve son sahnede Rıza’nın söylediklerine kulak verin.
“Geride kalanlar cepheye gönderdiklerini hep beklediler. Şimdi ise beklenenler beklemekte.” Sizi bekliyorlar.
Zamanınızdan fedakârlık edip bu tiyatronun ortaya çıkmasında emeği geçen ÇSATT’ın değerli üyeleri, bu teşekkür size:
Leave a Comment
You must be logged in to post a comment.