Çanakkale’de bundan 92 yıl öce, sekiz ay boyunca, beş yüz elli bin kişi savaştı. Çanakkale Savaşları tarih boyunca bir milletin geleceği için verdiği en büyük ve en kanlı savaşlardan biridir. Milli mücadelenin kıvılcımlandığı yerdir Gelibolu Yarımadası.
Bir satranç oyununda olduğu gibi taşların hiçbir suçu yok. Çünkü hamleyi yönlendirenler yapmaktadır. Bu savaşta savaşan her iki tarafın askerleri de sadece kendilerine emredileni yaptıkları için hayatını kaybettiler.
Mehmetçik haklı olarak canı pahasına bile olsa düşmana geçit vermemiş ve vatanını korumuştur.
İngilizlerin hazırlamış olduğu ordularda bulunan Anzaklar ise hiç tanımadığı topraklarda ve hiç bilmediği insanlarla neden ve hangi amaçla savaştıklarını dahi bilmeden mücadele vermişler ve ölmüşlerdir.
Kim bu Anzaklar? Nereden ve nasıl gelmişlerdir? Hangi amaç uğruna hiç tanımadıkları insanlarla savaşmayı kabul etmişlerdir?
Anzak (Anzac) kelimesi, Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (Australia and New Zeland Army Corps) kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır. Coğrafi konum bakımından Avustralya ve Zelanda’nın toprakları geniştir fakat yerleşim alanları birbirine çok uzaktır. İki ülkenin de ortak özelliği, kendilerini İngiltere’nin bir parçası olarak görmeleriydi. Bu yüzden de İngiltere onlar için anavatan sayılmaktaydı.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla İngiltere savaşa girmiş. Avustralya ve yeni Zelanda Hükümetleri de ona destek olacaklarını açıklamışlardır. Bu kararın alınmasında asıl sebep, bölgelerdeki Alman askeri tehditti. Yani hem İngiltere’ye yardım, hem de kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla savaşa girmeyi kabul edip Avrupa, Mısır ve Kuzeybatı Hindistan gibi farklı bölgelerde savaşmayı göze almışlardı.
İngiltere’nin Güney Pasifik’te olması iki ülkenin güvenliğini oluşturmaktaydı.
Savaş kararından sonra hazırlıklar başlamış ve yirmi bin kişilik destek kuvvet iççin asker alma işine girilmiştir. Halk savaşa katılmada oldukça isteklidir fakat o güne kadar büyük bir savaş geçirmedikleri için savaşa katılma nedenleri de çok farklıdır. Yapılan araştırmalarda askerlerin cevapları oldukça ilginçtir:
- Bir anlık gaflet yüzünden,
- Sosyal baskılar yüzünden,
- Vatan, memleket için,
- Sıkıntı ve macera güdüsüyle,
- Almanlara duyulan nefret gibi.
Hazırlanan birlikler Mısır’a gönderilmiştir ve orada askeri eğitime başlamıştır. Burada Anzaklara Türkler hakkında olumsuz bilgiler verilmiştir. Türkleri acımasız, vahşi, zavallı ve barbar gibi niteliklerle özleştirmişlerdir.
18 Mart 1915’te müttefik kuvvetler Çanakkale Boğazı’nda yenilince deniz harekatının yanında amfibi harekatının yapılmasına da karar verildi. Bunun gerçekleşmesi için de Anzak ordusunun bu cepheye getirilmesi gerekmekteydi. Anzaklar Mısır’dan ayrılıp Limni Adası’na getirildi (Limni Adası, stratejik konumu nediyle müttefik donanmasınca, Ege Denizi’nde başlıca üs olarak kullanılmıştır.)
Anzaklar, 25 Nisan 1915 Pazar günü sabahın erken saatlerinde başlayan çıkarma ile Gelibolu Yarımadası’ndaki savaşa katılmış oldular. O günden 20 Aralık 1915’e kadar süren çok kanlı ve çetin çarpışmalar sonunda Türkler hakkında edindikleri o yanlış bilgiler değişmiştir. Bu kanıya savaş ile ilgili haberler askerlerin günlüklerinden varmaktayız.
Avustralyalı bir Albay ekim ayı sonunda ülkesine yolladığı mektupta Türklerden şöyle bahsetmektedir:
“Türkler çok dürüst savaşçılar. Kahramanlık ve cesaretleri tartışılmaz. İşkence, zulüm ve domdom kurşunu konusundaki tüm iddialar yalandır. Geçen gün yanlışlıkla bir şarapnel ile Kızılhaç katırlarından birisini öldürdüler, anında özür dilediler. Daha önce de yaralılarımızla ilgilendiler. Onları kıyıya bırakıp büyük bir düşmanlık beslediğini sanmıyorum…”
“Hastaneye ateş edilmiyor, zehirli gaz kullanılmıyor. Triumph (İngiliz savaş gemisi) isabet alıp batmaya başlayınca tekrar ateş edilmiyor. Türk ikili oynamıyor. Bunun aksini iddia edenler Gelibolu’ya değil, en çok Mısır’a kadar gelenlerdir.”
(Wellington’da çıkan Otago Times gazetesi, 1 Kasım 1915)
“…Şu ana kadar bu cephede Türklerin savaş yöntemlerinin hakça olduğunu kabul etmek dürüstlük gereğidir. Türklerle Avustralyalılar arasındaki savaş mertçeydi ve sonuna kadar öyle olacağını umuyoruz. Bu savaştan önce Türk’ü hor görüyorduk. Artık öyle bir şey söz konusu değil…”
(The Age adlı Avustralya gazetesi, 11 Aralık 1915)
“Avustralya’yı terk ettiğimizde Türkiye’ye gideceğimizi bilmiyorduk. Gelibolu’da kaldığımız süre içinde Türklerin herhangi bir çirkin ya da alçakça tutum ve eylemini işitmedim. Türkler dürüst savaşçılardı. Esirlere çok iyi davranıyorlardı. Daha sonra gittiğim Fransa’da deneyimlerim çok farklı oldu. Tüm hareketin iki taraftan da binlerce kaliteli genç insanın katliamı olduğunu, bir sonuç vermediğini düşünüyorum. Savaş da zaten budur.”
(1884 Avustralya doğumlu, C.J.Hazlıtt)
Anzaklar, Çanakkale’ye gelmeden önce Türklerin barbar olduklarını düşüyorlardı. Gelibolu Yarımadası’na gelmeden önceki düşünceleri ile Gelibolu Yarımadası’ndan ayrıldıktan sonraki düşünceleri çok farklıdır. Kafalarında, Türklerin esirine misafiriymiş gibi davranan, kahraman ve iyi niyetli insanlar olduğu imajı doğmuştur. Anzaklar, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltırken birçok takdir ve saygı mesajı da bırakmışlardır. “Coni (Jonny) Türk” ya da “our friend the enemy” (Dost düşmanımız.) diye Türklere saygı göstermişlerdir.
Anzakların bu savaş sırasında tek kazançları, kendilerinin bir sömürge insanı değil milli karakter taşıyan insanlar oldukları kanısına varmalarıdır.
KAYNAKÇA
- TUNÇOKU A. Mete, Anzakların Kaleminden Mehmetçik
- www.canakkale.gov.tr
Leave a Comment
You must be logged in to post a comment.