8. Sayı - Şehit'ten Kale'ler Şehit'ten Kale'ler

Malta Sürgünlerinde Çanakkale Kahramanı Cevat Paşa

Written by ÇSATT

Yeşim Karakaya /

2011-Haziran sayımızda yer alan bu yazıya emek veren ve hazırlayan üyemize teşekkür ediyor, kalemine sağlık diyoruz.
İyi okumalar…

Türk’ün tarihinde Kurtuluş Savaşı dönemlerine baktığımızda ilginç yaşanmışlıklardan biri olarak Malta Sürgünü çıkar karşımıza. İmzalanmış olan Mondros Mütarekesi’nin verdiği rahatlıkla İngilizler, maalesef ki Türk liderlerinin ileri gelenlerinin çoğunu Malta Adası’na sürgün etmiştir. işte Cevat Paşa da, sadrazamın, şeyhülislamın, meclis başkanının, nazırın, mebusluk yapmış devlet adamlarının bulunduğu bu sürgünde, 140 kadar Türk’ ün arasında, Akdeniz’in tam ortasında bulunan adaya, Malta’ya sürülmüştür.

Malta’ya sürgün edileceklerin listesi İstanbul Hükümeti’nin de yardımıyla belirlenirken aslında ilk olarak akla İttihat ve Terakkicilerin seçecekleri gelir ancak liderleri Almanya’ya kaçmış olan bu particilerin hesabı 28 Nisan 1919’da görülmek üzere sonraya ertelenir ve cephelerde savaşan komutanlar İngilizlerin gözünde daha önemli sayılır. Çünkü bu komutanların çoğu 1. Dünya Savaşı’nda; müttefiklerin -ne kadar kazanmış olsalar da- istedikleri gibi bir sonuç almalarına engel olmuş, aynı zamanda tam o günlerde kurtuluş mücadelesinde en büyük rolü oynayan insanlardır.

Evet, dünyanın yedi düvelini toplayıp geldikleri Osmanlı’nın karşısında yenmişlerdi belki ancak hayallerinin birçoğu yarım kalmıştı, tıpkı Çanakkale’yi ele geçirip İstanbul’a sahip olmak gibi. işte bu hayallerden bir tanesi de yapılan mütareke sonunda, dolaylı yoldan da olsa, Türk toprakları üzerinde bir Ermeni Devleti kurmaktı. Bu amaçlarına ulaşmak için çok da vakit harcamazlar. 9 Kasım’da İskenderun’u, 12 Aralık’ta Adana’yı, 17 Aralık’ta Mersin’i işgal ederler. Buraların savunmasından sorumlu olan ve bu güçlü düşman askerierine çok da fazla direnemeyen Nihat Paşa (Anılmış) komutasındaki 2. Ordu birlikleri azalan sayıları yüzünden çaresizce Toroslar’ın kuzeyine çekilirler. Gülek Boğazı’nın savunulması için önem teşkil eden Pozantı’da son olarak 27 Aralık tarihinde
düşmana kaptırılır. İşgal edilen bu bölgelere “Kilikya” adını verirler. Kilikya’nın işgali altında Kuzey Suriye bölgelerinde bir Ermeni Devleti’nin kurulması yatmaktadır ki çoktan harekâta girişmişlerdir.

Ermenilerle birlikte istilacıların da bu bölgeye geldiklerini gören Nihat Paşa art niyetlerini anlamıştır ve halkı korumak adına onlara silah dağıtır. Küçük milli örgütler kurarak azalan ordusunu halkla kuvvetlendirip direnmek istemektedir.işte tam bunları yaparken İngiliz Yüksek Komiserliği tarafından mimlenir ve Babı Ali’ye bir nota gönderilir. Türk halkını örgütleyip silahlandırdığı; kasabalarda köylerde İslam dernekleri kurduğu için Nihat Paşa’nın görevinin sonlanmasını isterler. Ancak o dönemde Harbiye Nazırı olan Cevat Paşa; azmiyle çalışıp elinden geleni ardına koymayarak düşman askerleriyle sonuna kadar boğuşan bu başarılı kumandanı görevinden almaktansa, bu olay karşısında tepkisini koymayı daha doğru bulur ve nihayetinde yapar da.

İngilizler’in bu isteğini kabul etmez. Red cevabı karşısında çılgına dönen İngilizler bu olaya da bir “mim” koyup 16 Ocak’tabir nota verirler. İngilizlerin bu baskıcı tutumu karşısında Cevat Paşa görevinden istifa eder. İngiliz Yüksek Komiseri De Robeck; 1915’in 18 Mart’ında da hiç ummadıkları bir yenilgi almalarına sebep olan Cevat Paşa’nın istifasını, Kurtuluş Savaşı’nda milleti için yaptığı azimkâr davranışlarının da ardından şu şekilde yorumlar. Cevat Paşa’nın istifa etmesiyle müttefikler savaşın ilk raundunu kazanmışlardır.Cevat Paşa’nın davranışları neticesinde “Sınır boyundaki göçebeleri birleştirmek…” bir başka deyişle de milliyetçileri desteklemek ve müttefik temsilcilerin otoritesini hiçe saymak suçuyla Malta Sürgünleri listesinde artık onun da adı vardır. Ancak bu gösterilen sebepten öte İngilizlerin gözündeki asıl suçu 18 Mart 1915 yenilgisini, üstüne almış olduğu Müstahkem Mevki Komutanlığı görevini laikiyle yaparak onlara yaşatmış olmasıyla kalmayıp, daha sonra Kurtuluş Mücadelesi’nde Atatürk’ün yanında yer alıp Kemalistlerin önde gelenlerinden olması ve Kurtuluş Mücadelesi’ni ne pahasına olursa olsun göğüslemesidir. işte tüm bunların sonucunda “2773” sürgün numarası ile General Milne tarafından yakalatılıp Malta’ya sürgün edilir. Hem de hiç hak etmediği bir biçimde. İngilizler, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği yapmış bu Türk Paşası’nı bileklerine kelepçe vuracak derecede ileri giderek onur kırıcı bir biçimde tutuklayıp sürgüne göndermişlerdir. 1.Dünya Savaşında açılan Çanakkale Cephesi’nde müttefiklerin Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı olan Amiral De Robeck, içlerinde Cevat Paşa’nın da bulunduğu Malta sürgünlerini “Benbow’ adlı gemiye bindirilerek İstanbul’dan 18 Mart günü hareket ettirilmesini emretmiştir.

Tarihler rastlantı mıdır bilinmez ama o dönemde İngiliz Yüksek Komiseri olan De Robeck; adeta, kendisine yaşattığı 1915 Deniz Savaşı yenilgisinin acısını Cevat Paşa’dan çıkartmak istercesine 18 Mart tarihini seçmiş ve belli ki verdiği emirle o önemli tarihte (18 Mart’ta) sürgün gemisi içinde bulunan Cevat Paşa’nın, Çanakkale Boğazı’ndan geçmesini istemiştir.

Cevat Paşa ile birlikte 140 sürgün, 2 yıl kadar kaldıkları bu adada kendi memleketlerinden, Ankara’dan bir ses beklemektedirler ancak bir haber alamamaktadırlar. “Bir memleketin buhranlı bir harp devresindeki bütün sevk ve idare ekibinin; sadrazamıyla, şeyhülislamıyla, nazırıyla, generalleriyle, mebuslarıyla bir yabancı memleketin esir kampında bir topluluk kurması, iki, üç yıl yurtlarının Kurtuluş Savaşı’nı uzaktan seyretmeleri, tarihte eşi bulunmayan bir maceradır.”

Ahmet Emin (Yalman) kendi cümleleri ile böyle özetlediği Kurtuluş Mücadelesi döneminde acaba Ankara Hükümeti onlar içinde bir girişimde bulunmuş mudur? İşte bu sorular ta ki Eylül 1920’de Roma’da bir Diplomatik Temsilciliği açılmasıyla cevaplanır. Bunu duyar duymaz sürgünlerimiz İngilizler yoluyla ulaşmak istedikleri Ankara’ya bu kez temsilcilik arcılığıyla ulaşmak isterler ve uzunca bir dilekçe yazarlar. Bu dilekçede Ankara Hükümeti’ne durumlarını bildirdikleri gibi temsilci Cami Bey’den de; “Ankara Hükümeti’nin kendileri, yani Malta Sürgünleri için yürütmüş olduğu bir politika var mı?” sorusuna bir cevap vermesini isterler. Dilekçe Ankara’ya ulaşmış mıdır bilinmez ama dava arkadaşlarından Cevat Paşa’nın da aralarında bulunduğu 140 Türk sürgünü için M. Kemal, TBMM’de çare arayışlarına çoktan girişmiştir. Bu haber sürgünlerimizi biraz olsun rahatlatır. Çünkü tuttuğunu koparan Mustafa Kemal elbet buna da bir çare bulacaktır. Zaten, İngilizler’in İstanbul işgalini de daha önceden kestiren M. Kemal böyle bir tutuklama durumunu da göz önünde bulunduruyordu ki 22 Ocak 1920’de Kazım Karabekir Paşa’ya şu emri verdi.

“İngilizler İstanbul’da saldırıyı artırarak Nazır ya da bazı kimseleri tutuklarlarsa, buna bir karşılık olmak üzere Anadolu’da bulunan İngiliz subayları tutuklanacaklardır. Bu bakımdan Erzurum’da bulunan Rawlinson’u kaçırmamak için şimdiden tedbir alınmasını rica ederim.” Evet, Mustafa Kemal Paşa misilleme yapıyordu ki bu plan başarıya da ulaşacaktır. Anadolu topraklarındaki esir İngilizler karşısında Londra’nın yapabileceği pek bir şey kalmaz ve Malta Sürgünleri’nin teslimi için ilk olarak 7 Mart 1921 ‘de Türklerle antlaşmak üzere masa başına otururlar.Bu İngilizler tarafından düpedüz yenilgiyi kabul etmektir ama Anadolu topraklarında esir düşmüş kendi askerleri adına yapabilecekleri başka bir şey kalmamıştır. Türkiye’yi Ankara Hükümeti’nden Hariciye Vekili Bekir Sami Bey, İstanbul Hükümeti’ni ise Londra temsilcisi Mustafa Reşit Paşa temsil eder.

Ankara Hükümeti İngiliz tutsaklarının tamamının verilmesi karşısında bütün Malta Sürgünleri’ni almayı hesaplarken İngilizler’den hiç ummadıkları bir teklifle karşılaşırlar. Bütün sürgünlerin verilemeyeceğini, bunlar içinde 4’ü var ki bunların Malta Adası’nda salıverilseler bile Türkiye’ye dönmelerinin katiyen yasaklandığını ve Türk Hükümeti’ne teslim edilmeyeceğini söylerler. Bu dört sürgünün içinde; bu zorlu döneminde Türk Milleti’nin ve Atatürk’ün belki de en çok ihtiyacı olduğu isim; 2773 sürgün numarası ile Cevat Paşada vardır.

Ankara temsilcisi Bekir Sami Bey ne kadar direndiyse de bu anlamsız teklifi kabul eder ve İngilizler’in sunmuş olduğu antlaşmayı maalesef ki imzalar.Ama Ankara Hükümeti İngiliz yanlısı olan bu değiş tokuş antlaşmasını kabul etmez. Hatasını kabul eden Bekir Sami Bey de zaten sonrasında istifa edecektir.

Sakarya Zaferi’nin ardından İngilizler 23 Ekim 1921 ‘de Ankara Hükümeti’nin isteklerini karşılayan ve Cevat Paşa gibi diğer 3 esirinde kurtulmasını sağlayan başka bir takas antlaşması imzalamak üzere Türkler ‘le masa başına otururlar. Bu antlaşma sonucunda Cevat Paşa’yla birlikte başta serbest bırakılmalarına izin verilmeyen o 3 sürgünümüzün de içinde bulunduğu gemiler Malta’dan yola çıkar ve 15 Ocak 1922 tarihinde yurtlarına, hasretiyle yanıp tutuştukları vatan toprağına ayak basarlar. Cevat Paşa ilk fırsatta Ankara’ya gider ve Mustafa Kemalle kucaklaşıp hasret giderir. Acı da olsa yaşamış olduğu Malta macerasının ardından kaldığı yerden daha fazla vakit kaybetmeden devam etmek isteyen Cevat Paşa 9 Şubat 1922 ‘de, Karargâhı Diyarbakır’da olan El-Cezire Bölgesi’nin Komutanlığı’na atanır. 21 Ekim 1922’de 3. Ordu Müfettişi olan Cevat Paşa, 31 Ekim 1922 ‘de bu görevinden istifa ederek Elaziz (Elazığ) Milletvekili olur.

Cevat Paşa, milletvekili olarak TBMM’de görev alıyorken bir taraftan da orgeneral rütbesi ile askerlik görevini sürdürmüştür. İşte Cevat Paşa ki, 1915 yılında Çanakkale Savaşları’nda göstermiş olduğu üstün başarıları neticesinde Çanakkale Kahramanı” unvanını almaya hak kazanan bu başarılı kumandan, hiç hak etmediği bir biçimde Malta’ya sürgün edilmiş ve en verimli döneminde, içlerinde yanıp tutuşan vatan aşkı hasretiyle 140 arkadaşıyla birlikte esir edilmiştir.

Vatanın tam da böyle başarılı kumandanlara ihtiyacı olduğu dönemde, eli kolu bağlı uzaktan bakmalarına sebep olan İngilizler, Türk milletinin önde gelenlerine haksız yere yaşatmış olduğu bu hezimetin ardından daha fazla direnemez ve 2 yıl gibi bir sürenin ardından sürgünlerimizi Mustafa Kemal’in gayretleriyle verilen meşakkatli bir mücadele sonucu salıverirler. O karışık dönemde 140 önemli ismin, ki bunların içinde bulunan Çanakkale Kahramanı Cevat Paşa’nın bir adada 2 yıl kadar hapsedilmesi düşünün ki ne büyük bir kayıptır. Ama Türk Milleti yine de azim ve kararlılığı ile o zorlu kurtuluş mücadelesinde geri kalanlarla birlikte sonuna kadar sabretmeyi bilmiş ve sonunda selamete ulaşabilmiştir. Gönül isterdi ki 140 sürgününün arasındaki Cevat Paşa gibi bir ömrünü bu milletin kurtuluşu ve yükselişi için harcamış atalarımızı kimse unutmasın ve ansın. En azından bundan sonrasında tarihimize bir nebze daha sahip çıkarak ecdadımıza yapılan haksızlıklara göz yummadan, geleceğe daha iyi Işık tutabilmek ümidiyle…


KAYNAKÇA

  • BAL, M. AKif. Milli Mücadele Döneminde Bekirağa ve Malta Anıları (1919 – 1921), Ark Yayınevi, İstanbul 2003
  • BAL, M. AKif. Sürgün Türkler, Gahura Kitabevi, Mart 2007
  • ŞİMŞİR, N. Bilal. Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, 2.Baskı, Ankara 1985
  • TOKER, Y. Malta Sürgünlerinden Portreler, Toker Yayınları, Nisan 2006
  • (http://www.biroybil.com/showthread.php?7000-Atn-Dinyester-de-sulayan-komutan) adresinden bilgi alınmıştır.
  • (hptt://www.cevatpasa.com/maltasurgunu.html) adresinden bilgi alınmıştır.

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment