Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri

Şerif Dede

Written by ÇSATT

Ben tanıdığımda gözleri kıpkırmızı, meczup bir ihtiyardı. Çocuktuk ve ondan korkardık. Çocukluktan hatırladıklarım alev alev yanan, yaş dolu iki göz kaldı…

Seferberlik ilanında ortanca oğlu da askere alınmış, büyük oğlu ise Balkan Savaşı’nda askere gitmiş, “Çanakkale’ de kıyamet kopuyor” haberlerinin duyulduğu bir gün en küçük oğlu da askere istenmiş, köyün bütün asker gençleri, bütün köyle beraber önde bayrak yola çıkmışlar… Ana yola yakın bir çatı vardır. “Pınardibi”, komşu köyden geleceklerle orada buluşulacaktır. Zevkle, neşeyle, keyifle gelirler “Pınardibine”, bütün komşu köyler oradadır. Panayır yeri sanki… Herkes bayramlıklarını giymiştir. Bir de davul, zurna vardır. Güm güm vurmakta. Bayraktarlar Pınar dibinde toplanmıştır. “Muhtar Hoca” çeşmenin üzerine çıkar. Bir işaretle davul susar hoca yüksek sesle bir “amin” çeker, yer gök inler. Hoca öyle dualar eder, gençlere öyle nasihatler eder ki yürek dayanmaz… “Ah keşke genç olsak da biz de gitseydik.” der insan…

Dua biter, artık yola çıkma zamanı gelmiştir. Herkes telaşla kucaklaşır, helalleşme zamanıdır.

Bir süre sonra her şey biter, gençler sıra olurlar, önde tecrübeli askerler yavaşça şarkı söyleye söyleye yola çıkarlar… Gözyaşları, hıçkırıklar, mendil, el sallamalar… Gidenler gözden kaybolur… Köylüler bir türlü ayrılamaz “Pınardibi”nden… Hava kararmaya başlayınca sessizce köylerine dağılırlar. Gidenleri bir daha görebilecekler midir acaba?

Acaba gidenler gelebilecekler midir? Dualar… Dualar…

Zaman geçer. Şehitlerin haberleri bir bir gelmeye, duyulmaya başlar… Yüreklere ateşler düşmektedir.

Bir gün Şerif Dede askerlik şubesine çağrılır. Gider ama üç oğlunun da şehit düştüğü haberini aynı günde alır. Üç yavrusu da yoktur artık.

Hiçbir şey söylemeden ayrılır… Köye döner… Bir süre sonra bütün komşu  köylere okuntu yollayarak çocuklarını askere uğurladıkları yerde toplanmalarını ister. Sanki düğün var gibi hazırlanıp bayraklarla yola çıkarlar.

Bu kez dudaklarda türküler değil, sadece fatihalar vardır. Toplanırlar… Köy hocaları birer birer Pınardibi’ndeki çeşmenin üzerine çıkarak şehitlere dualar ederler, kalanlara selamet dilerler.

Tam o sırada… İşte tam o sırada Şerif Dede fırlayıverir çeşmenin üzerine, diker başını göğe doğru, açar kollarını açabildiği kadar, parçalar gömleğinin düğmelerini kopararak göğsünden, birden göğsünü yırtar gibi feryat eder. “Allaah Allaah Ben niye gitmedim. Niye ben de gidip şehit olmadım… Niye bana bu şerefi çok gördün” diye feryad eder, feryat eder, feryat eder.

Şerif Dedenin işte o zamandan sonra pek aklı başında olmadığı söylenir.

Pınardibi çeşmesi artık akmıyor. Kurumuş…


KAYNAKÇA

  • 1

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment