Harp Hatıraları ve Günlükleri

Süngü İle Düşman Üzerine Atılmak

Mustafa Kemal, Ruşen Eşref’e 10 Ağustos taarruzu hakkında şunları söylemişti:

Erkânıharbiyemle birlikte Çamlıtekke’den Kocaçimen istikametine teveccüh ettik. Düşmanın bir tayyaresi semt-i re’simize geldi ve bizi takibe başladı. Artık zaruri olarak bütün refakatim heyeti sağa sola açılmak mecburiyetinde kalmış, bunun neticesinde yollarını şaşırarak ve karanlığa kalarak ertesi güne kadar bana mülâki olamamışlardır. Ben, benden ayrılmayan süvari ihtiyat zabitlerinden Zeki Efendi ile tuttuğum yolu takibe devam etmeyi zaruri gördüm.

Kocaçimen üzerinden Conkbayırı’na gitmek istedim. Fakat bu yol İngilizler tarafından tutulmuş olduğu için ateşe maruz kaldım. Daha cenuptan dolaşarak Conk Sırtı’nın şark yamaçlarında bulunan 8. Fırka karargâhına vasıl oldum. Kıtaların ahvâl-i dâhiliyelerini tetkik ettikten sonra bana hazırladıkları çadıra çekildim. Zaten gece de hulul etmişti. Lazım gelen emirleri verdim. Taze kuvvetlere intizar ediyordum. Bu kuvvetlerse yukarıda bahsettiğim iki alaydı. Bunlardan birisi pek geç vasıl olabilmiş, diğeri de ertesi gün ancak muvaffakiyet istihsalinden sonra gelebilmiştir. Bu sebeple kumandanlar ve erkânıharpleri kuvvete nazar-ı dikkatimi celp ettiler. Vakıa hakları vardı. Fakat ben muvaffakiyeti çok kuvvete malik olmaktan ziyade elimizde bulunan kuvvete azim ve şiddet vermekte ve onları benim tasavvur ettiğim gibi kullanabilmekte görüyordum.

Geçirilecek zaman bizden ziyade düşmana faide-bahş olacaktı. Onun için bütün mütalâata rağmen suret-i kat’iyede taarruz edecektim. Hazırlanmaları bitince bana bildirmelerini kıtalara emrettim.

–Pekiyi bu az kuvvetle ne türlü bir hücum tertip edecektiniz?

–Gayet basit!.. Conkbayırı’ndaki ve Şahintepe’deki düşman karşısında duran kuvvet 8. Fırka’ya aitti. Yeni gelecek alaylar bu hattın gerisinde ve hemen yakınında toplu saff-ı harp nizamında ahz-ı mevki edeceklerdi. Hareket fecirle beraber başlayacaktı: Hiçbir tüfek, top ve bomba patlamaksızın süngü ile düşman üzerine atılmak!

Mustafa Kemal Paşa’nın tasarladığı hücum 28 Temmuz (10 Ağustos 1915) günü takriben saat 4,30 evvelde başlıyor. Hücumu seyretmek üzere paşa da asker ve kumandanlarla buluşuyor. Tan yeri ağarmış, ortalık aydınlanmaya yüz tutmuş. Fakat Paşa, hücum anının gecikmekte olduğunu görüyormuş. Halbuki bu gecikme biraz daha uzayacak olursa ortalık tamamen açılacak, düşman yoğun bir yığın halinde bulunan hücum kıtalarımızı görecek, karadan ve denizden sonsuz topların bombardımanına maruz kalacaktık, belki de bu bir felaket olacaktı. Müthiş heyecanlı bir buhran anı değil mi?

Mustafa Kemal Bey derhal oradaki kumandanlarla beraber hücum saflarının önüne geçmiş. Askere düşmanın kaçmağa hazırlandığını, fakat buna müsaade etmeyeceğimizi söylemiş:

-Bunun için benim ileriden kırbaç sallayarak vereceğim işaret üzerine hemen hepiniz düşmana atılacaksınız, demiş. Beş on adım ileri yürüdükten sonra işaretini verince subaylar ve askerlerin tereddütsüz bir aslan saldırısıyla düşmana saldırdıklarını görmüş. Bu hücumun karşısında düşmanın tamamen ezildiğini, hiç silah kullanmak fırsatına vakit bulamamış olduğunu anlamış.

-Ortalık açıldıktan sonra idi ki, diyor, düşman hakikaten Conkbayırı’nı cehenneme çevirmişti. Denizden, karadan büyük çaplı topların muhtelif cinste mermileri Conkbayırı semâsında bitmez tükenmez yıldırımlar meydana getiriyordu.

– Buraya şarapnel misketlerinden bir tanesi de paşanın göğsünü okşamıştır! dedi.

– Nasıl? dedim.

Paşa tespihi ile oynuyordu. Cevat Bey, parlak çizmelerindeki mahmuzlar şıkırtı yaparak, göğsünün sol tarafındaki nişan kurdeleleri sırası ve ipek kordonu kabara, ine şöyle anlatıyordu:

– Bulunduğumuz yer tamamen hücum edenlerin arası idi. Paşa da ilerleyen askerlerimizi seyrederken göğsüne bir şeyin gayet kuvvetle çarptığını duymuştur.

Evet, sağ tarafta ceketimde bir kurşun yeri gördüm. Yanımda bulunan subay (Şimdi Kütahya mebusu M. Nuri Bey):

-Efendim, vuruldunuz, dedi. Ben böyle bir söz yayılırsa askerimizin morali üzerinde yapacağı tesiri düşündüm. Elimle subayın ağzını kapadım.

-Sus, dedim.

Cevat Bey devamla:

-Bir şarapnel misketi göğsünün sağ tarafına tam saatinin bulunduğu cebe isabet etmiştir. Saat parça parça oldu. Fakat o darbe, paşanın göğsünde hafif bir leke bırakmaktan başka ileri geçmemiştir, dedi.


KAYNAKÇA

  • Ruşen Eşref Ünaydın, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009.

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment