5. Sayı - Şehit'ten Kale'ler Şehit'ten Kale'ler

Türk’ün Kahramanlıklarıyla Adlandırıldılar 2

Written by ÇSATT

Ahmet Vural Öztecik / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

2008-Haziran sayımızda yer alan bu yazıya emek veren ve hazırlayan üyemize teşekkür ediyor, kalemine sağlık diyoruz.
İyi okumalar…

Bastığın bu yerleri toprak diyerek geçme tanı

Mehmet Akif ERSOY

Akif’in bahsettiği bu yerler nerelerdi acaba? Kanlısırt, Kırmızısırt, Korku Deresi, Şarapnel  Vadisi… Kısacası Gelibolu Yarımadasında kahramanlıklanın yaşandığı yerlerdi. Hepsinin bir hikayesi mi vardı acaba Akif’in sözünü doğrularcasına. Çünkü biz biliriz ki sürekli uğruna savaşılan bu coğrafyada her şey adını, bir acıdan, bir savaştan alırmış. Hatta türkülere bile konu olurmuş. Hal böyle olunca insan düşünmeden edemiyor; yoksa Kanlısırt adını gerçekten o topraklar kana bulandığı için mi almıştı? Yoksa Kırmızısırt kardeşlik mi etmişti bu davada Kanlısırt’a da bu adı vermişlerdi ona, Ya Korkuderesi? Vatanı koruyan yiğitler korkmuşlarmıydı Korku Deresi’nde, yoksa korku mu saçmışlardı?

Hiç merak ettiniz mi? Ya da bu isimleri hiç duydunuz mu? Kimin dedesi ölmüş, kimin babası gitmişte dönmemiş, hiç öğrendiniz mi?

Ölüm ağırlığının çöktüğü evleri, cepheden artık iyi ya da kötü bir haber ama illa da bir haber bekleyen umutsuz gözleri hiç gözlerinizin önüne getirdiniz mi? O evlere de bayram uğrar mıydı acaba, eşler kimi beklerdi bayram namazı dönüşünde hiç düşündünüz mü? Bugün yaşayan bazı nineler var; beli bükülmüş saçı ağarmış. O günlerden – gitsin de bir daha gelmesin denen o savaş yıllarından – kalma üstlerine yapışan bazı alışkanlıkları var, tıpkı çocukluklarındaki gibi hala her bayram süslenip kapı arkalarında onu bayram yerine götürecek babasını beklemek gibi. 

Kimin babası gitmiş, kimin eri yitmiş, kimin ecdadı şehit olmuş şimdi bildiniz mi? Kısacası Çanakkale’ye kulak verdiniz mi? 

Gelin kulak verelim. Bir önceki sayımızda başlayan uğruna nice kanlar dökülüp, metre kare başına 6000 merminin düştüğü o emsalsiz yerleri kaldığımız yerden tanıtmaya devam edelim.

Ölüme koşarcasına, yarışırcasına gidilen Halit Rıza Tepesi’nin, bir avuç askerin öleceklerini bile bile savunduğu tepesinin hikayesini gelin birlikte paylaşalım.

ŞARAPNEL VADİSİ

Küçük Arıburnu’nun hemen karşısında yolun üst kısmında bulunan vadi Şarapnel Vadisi’dir. Çıkarmanın ilk gününde müttefik birlikleri bu vadiyi yukardaki Türk mevzilerine giden bir yol gibi kullanmaya çalışmışlardı. Savaş esnasında vadinin dibinde ilerleyen sedyeciler, mühimmat azik ve su taşıyan müttefik askerleri bunun birer kanıtıydı. Birinci hat ile sahil yolu arasındaki en önemli ikmal yolu bu idi. Yani Yüksek Sırt ile Kanlısırt arasındaki tek ikmal yolu. Bunu farkeden Türk birlikleri de bölgeyi yoğun şarapnel atışına tutmuştu. Vadinin bu ağız kısmı ve girişinde bulunan mezarlığın adı işte bu olaydan, yani Türklerin yağdırmış olduğu çok sayıdaki şarapnel mermisinden gelmektedir. 

Vadinin girişinden yukarıya doğru uzanan bu hat, ileriki dönemlerde, buradan Bomba Sırtı’na ve diğer bölgelere ilerleyen Anzac teçhizatının ulaştırıldığı bir ikmal güzergahı haline gelecektir. Birçok Anzac askeri savaşın gerçek yüzüyle yukarıdaki bölgelere tayin edildiğinde bu yoldan geçerken tanışmıştı. Niye geldiklerini bilmeyen, bölgeyi tanımayan, bölgeyi tanımadıkları gibi orada vatan uğruna savaşan binlerce gönül erinden habersiz Anzac askerleri, işte bu vadiden geçerken vadiye yağmur gibi yağan mermilerin soğukluğunda hissetmişlerdi gerçek savaşı.

Bölgenin stratejik öneminden dolayı (ikmal yolu olması) buraya hakim tepeler üzerine, Türk keskin nişancılanın yerleştirilmesine sebep olmuştur. Türk keskin nişancıları öncelikle müttefik subaylarını hedef almıştır. Türk keskin nişancılarımızın başarılı atışları, müttefik subaylarını er kıyafeti giymeye zorlamıştır. Keskin nişancıların bölgeye yerleşimi ve gösterdikleri başan vadinin müttefiklerin kullanımı açısından engelleyici olmuştur.

Bugün bu vadinin üzerinde savaş sırasında yapımına başlanmış olan 85 er ve toplam 683 müttefik askerinin defnedildiği mezarlık bulunmaktadır.

KORKU DERESİ

Şarapnel Vadisi’nden kuzeye doğru ilerleyen ve Kömürkuyu Deresi sapağından Cesaret Tepe’ye yönelen derenin adıdır. Peki, buraya neden Korku Deresi denmiştir. Burayı anlatırken Şarapnel Vadisi’ndeki olaylar tekrar gözümüzün önüne gelecektir. Askerlerimiz Şarapnel Vadisi’ni şiddetli top atışına tuttuğu sırada o vadiye uzanan Korku Deresi de adeta cehenneme dönmüştür. Şarapnel Vadisi’nden atılan mermiler sanki Mehmetçiğin yüreğindeki ateşi taşıyor ve o mermileri suyun kaynağı olan Korku Deresi bile söndüremiyordu. Mermiler kıvılcımm oluyor,ateş oluyor ve yangın oluyordu. Anzac askerleri bombardi-manla birlikte Cesaret Tepe’ye gerçekleştirecekleri saldırı için Korku Deresi’ni de kullanıyordu. Yalnız karşılarında Cesaret Tepe’yi korkusuzca savunan,düşmanın karşısına etten duvar ören Türk askeri vardı. Türk’ün korkusuzca savunduğu Korku Deresi’ne, düşman askeri ise büyük bir korkuyla bakıyordu. Burada gerçek bir şey vardı: Türkler uçmuyorlardı belki de ama korku saçıyorlardı.

Korku Deresi yamaçları

HALİT RIZA TEPESİ

Çanakkale Savaşlar’nda şehit olan askerlerimiz neredeyse memleketin her köşesine aitti. Siirt’ten şehit olan kırk kişi içinde 3. Kolordu 4. Süvari Alayı 5.Bölük Komutanı Mülazım-ı Evvel (Üst teğmen) Osman oğlu Ali Rıza Bey gibi ya da Amasyalı Abdullah oğlu Halit gibi. 

Düşman 30 Mayıs tarihinde 19.Tümene bir saldırı başlattı. Ve elde 3. Kolordu 15. Süvari Alayı’ndan başka bir birlik kalmamıştı. Alay attan inerek, Şahinsırtı’nda düşmana karşı saldiriya geçme görevi aldı. Düşman püskürtülerek görev yerine getirildi. Fakat cephe kanadını ilerliden korumak için diğer tepeyi de almak zorunluluğu doğmuştu. Düşman bu tepede 19. Tümene her an yandan ateş edebilirdi.

 4. Alay’dan 2 Bölük, tepeye taarruz görevini aldı. Bunlardan biri Üsteğmen Amasyalı Abdullah oğlu Halit’in komuta ettiği 2. Bölük, diğeri ise Teğmen Sirtli Osman oğlu Ali Rıza’nın (aile lakabı “Beytül saffarın bakırcı “) komuta ettiği 5. Bölüktü. Her iki bölükte tepedeki düşmana karşı ayrı ayrı kollardan saldırıya geçti. Sanki birbirleriyle yarışıyorlardı. ikisi de burma bıyıklı yakışıklı iki gençti. İkisi de sanki kanatlanmıştı ve iki bölükte aynı anda tepeye ulaşmışlardı. Çanakkale Savaşlari’nda kahramanca savaşırken şehit olan Üsteğmen Amasyalı Halit Efendi ile Siirtli Ali Rıza Efendi’nin burada gerçekleştirdiği taarruzun unutulmaması adına bu tepeye Mustafa Kemal tarafından verilen bir emirle “Halit Riza Tepesi” ismi koyulur.

Bu iki şehidimiz atlı süvari olarak görev yapmalanna karşın Arıburnu muharebesinde 30 Mayıs 1915 tarihinde Anzaclara karşı zamanki adi Pilav Tepe olan mevkide piyade olarak göğüs göğüse savaşırken şehit olmuşlardir. Mustafa Kemal bu iki kahramanimızin şehit oluşunu bulunduğu yerden görmüş ve kahramanca yaptıklan taarruz sonucu ele geçirdikleri tepenin ismini “Halit Riza” tepesi olarak değiştirilmesini, bağlı olduğu 3. Kolordu Arıburnu Kuvvetler Komutanı olan Esat Paşa’ya önermiştir. O ta-rihten itibaren tepenin adı binlerce askerimizi temsil eden o iki kahramanımızın adıyla anılmış ve bu vatan sevdalısı Anafartalar Köyü girişine kucak kucağa gömülmüşlerdir. 

Ölüme hiç koşulur mu? Evet. Yer Çanakkale ise hele de vatan tehlikedeyse koşulur. Türküm, Lazım, Kürdüm, Çerkezim; batılıyım doğuluyum demeden koşulur. Tipkı biri ülkenin en kuzeyinden diğeriyse en güneyinden iki yiğidimizin yaptığı gibi. İsimleri bugün bir tepede yaşayan iki yiğidimiz ölürken bile ders vermişler adeta bize. Biri Siirt’ten diğeriyse Amasya’dan gelmiş, karşılarına dikilen dünyaya medeniyet dersi verircesine -bu vatan bizim, bizse kardeşiz demişler- ve kucak kucağa ölmüşler. Tipkı Çanakkale de şehit olan binlercesi gibi…

HAİNTEPE

Haintepe, yaklaşık 350 metre uzunluğunda olan Anzac Koyu’nun hemen yanında bulunan tepedir. Peki, bu tepeye niçin bu isim verilmiştir? Yoksa bize hainlik mi yapmış? Evet, şimdi buraya neden bu isim verildiğini söylediğimiz zaman yorumu sizler de kolayca yapabilirsiniz. Bu tepeye bu ismin verilmesinin sebebi düşman askerlerinin bizim topraklarimızda ele geçirdiği ilk yer olması ve bununla da kalmayarak orada bu tepeyi savunan bir avuç askerimizden sadece üç dördünün sağ kalması nedeniyle bu isimle adlandırılmıştır. Şu anda bu yazıyı okurken gerçekten hainlik yapmış dediğinizi duyuyorum. Bunun yanında ilgimi çeken başka bir yön daha var. Savaş sırasında bu tepenin sahile bakan yamaa, Anzac Kolordu Komutanı General Birdwood’a ev sahipliği yapmıştır. Yani bu kadar Türklerin aleyhine gelişen bir yere de kahramanca isim verilemeyeceği açıkça ortadadır.

Haintepe

İşte başlıkta da dediğimiz gibi Türk’ün Kahramanlıklarıyla Adlandırılan bu yerlerde nice kanlar dökülmüş, nice canlar verilmiştir. Onlar vatanın selameti için geldiler, vatanını kirletenleri kanlarıyla temizlediler.


KAYNAKÇA

  • Göncü, G, Aldoğan Ş. Siperin Adı Vatan, 2. Basım, Mb. Yayınevi, İstanbul, 2006
  • Eren, R, Çanakkale Gezi Rehberi

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment