Yakın tarihimizin en büyük hadiselerinden biri olan Çanakkale Muharebeleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözünün yazıldığı olaydır. Bu muharebelerde düşmanına, kanla alınan bu toprakların ancak kanla geri verileceğini kanıtlayan Mehmetçik; anasını, yarini ve tüm ideallerini bir kenara bırakarak Osmanlı Devleti’nin son kalesi olan Çanakkale’ye koşmuştur. Gelibolu Yarımadası’nı kanlarıyla sulayıp hem buradaki yangını kanıyla söndürmüş, hem de bu toprakları kutsamıştır. 19 Şubat 1915’te başlayan bu süreç, ilk olarak 18 Mart 1915 tarihinde kazanılan büyük “Deniz Zaferi” ile sonuçlanmıştır. Ancak müttefik kuvvetler bu kez şanslarını Kara Muharebeleri’nde denemişler ve 25 Nisan 1915 günü nice vatan evladını değirmen gibi öğüten Kara Muharebeleriyle bilinmezliklerle dolu bir süreç başlamıştır.
Çanakkale Muharebeleri’nin günümüze dek az bilinen bir yönü de Hava Muharebeleri’dir. Bu esnada düşman tayyareleri, vatan müdafaasında bulunan Mehmetçiğin üstüne adeta kan kusmuşlardır. Yani savaşın coğrafyasında hem karada hem denizde hem de havada düşmanla amansız bir mücadeleye girişmiştir.
ÇanakkaleHava Muharebelerinde uçakların yanı sıra balon gemileri de kullanılmıştı. İstanbul’u ele geçirmek için giriştikleri bu amansız mücadelede kullandıkları harp silahlarından biri de buydu. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar geçemeyeceklerdi Çanakkale’yi alamayacaklardı İstanbul’u. Ne balon gemisiyle ne uçakla ne çelik zırhlıları ile ne de siperlere atıp kaçtıkları o zehirli gaz bombaları ile çiğneyip geçemeyeceklerdi vatanın aziz toprağını. Çanakkale Muharebeleri’nde yeni yeni gelişmeye başlayan tayyarelerden ve balonlardan müttefikler pek çok fayda sağlamıştır. Bu çerçevede tayyareler; gözetleme, fotoğraf çekimi, bildiri atılması ve bombalama amacıyla kullanılırken; balonlardan ise daha ziyade gözetlemede faydalanılmıştır. Çanakkale’deki uçakların ve balonların faaliyetleri hakkında özel mektuplarda pek bahsedilmezken muhabir mektuplarında bu hususta bazı bilgiler yer almaktadır. Bombalama amacıyla kullanılması Nisan 15 itibariyledir. Zira bu zamana kadar taraflar uçakları sadece keşif amacıyla kullanmışlardır.
Nitekim Nisan ayından itibaren uçakların bombalama amacıyla kullanılmasıyla savaş, Çanakkale semalarına da sıçrayacaktır. Muhabirlerin anlattığına göre, İngiliz ve Fransız uçakları fiili savaş bölgesinin dışındaki meskün mahallere de bomba atmış; bunların bazısı etkili olmuş bazıları da pek bir hasar meydana getirmemiştir. Mesela, “Düşman tayyareleri, muharebenin cereyan etmediği sahalarda bile köyüne giden, tarlasında çalışan, bilfiil* harbe iştirak etmeyen zavallı köylülere yahud rast geldiği tek bir neferimize bombalar atmaktan geri durmamıştır. Artık kavaid- insaniyenin kaffesini* ayaklar altına alarak masum ahali ile meskun bulunan Maydos kasabası üzerine bomba atmaktan utanmamışlardır. Düşman nişane-i acz* ve futür* olan bu hareket-i vahşiyanesi iki gün sonra daha mel’unane bir tarzda tekerrür eylemiş ve bir Cuma günü öğle vaktinde Maydos kasabasının bi’n-nisbe* kalabalık mahallerine atılan sekiz on bomba ahalinden çoluk çocuk yirmi otuz bi- günahın kısmen yaralanmasına ve kısmen evca’-i şedide* içinde terk-i hayat etmesine sebebiyet vermiştir.”
Peki bu yerleşim alanlarına saldırı yapabilme gücünü nereden bulabiliyorlardı?
Savaş kuralları gereği hastane gemilerine, kömür nakliye gemilerine, yerleşim alanlarına ve sargı yerlerine herhangi bir saldırıda bulunulmaz. Çanakkale Muharebeleri süresince itilaf güçleri hiçbir şekilde bu kurallara uymamış tamamen zayiat verdirmek için uğraşmışlardır. Uçak sayısınca bizden çok daha üstün olmalarına bir de balon gemilerini katarak kara ve deniz muharebelerinin dışında hava muharebelerini de etkili kılmışlardır. Yani Çanakkale bir cephede aynı anda üç farklı muharebe içinde bulmuştur kendini…
Peki balon gemisi kullanma fikri nereden çıkmıştı, hangi amaçla nerelerde kullanılıyorlardı?
İngiliz ve Fransız uçakları, Çanakkale Muharebeleri sırasında, birliklerinin taarruzlarını desteklemeye çalışmış ve özellikle keşif hizmetlerinde faaliyet göstermişlerdir. Fakat uçaklar keşif yaparken Türk birliklerinin atışları sebebiyle Gelibolu üzerinde çok fazla alçalamıyorlar bu nedenle bölge üzerinde uzun süre kalamadıkları için ayrıntılı gözlemler yapamıyorlardı. Buna bağlı olarak deniz kuvvetlerine icra ettikleri bombardımanlarda yeterince destek veremiyorlardı. Karadaki Türk topçularının menzili dışından bombardıman görevini ifa eden savaş gemilerinin atışları, gerek mesafenin uzaklığı ve gerekse arazinin engebeli olması nedeniyle, etkili olamıyordu. Gemilerden yapılan hatta karadan açılan atışların kontrol ve idaresi için balonlardan faydalanılması zorunluydu.[3] Bağlı balonların avantajları, uzun sürede havada kalabilmeleri, gözlemlerin doğrudan telefon hattı ile rapor edilmesi ve İngiliz uçaklarında oldukça sık görülen mekanik arızaların balonlarda görülmemesiydi.
Bunun üzerine 4 Mart’ta General Birdwood, Lord Kichener’a gönderdiği telgrafta uzun menzilli atış tespiti için bir adam kaldıran uçurtma tipi balonların donanmaya büyük kullanım olanağı sağlayacağını aynı zamanda çok büyük sorun teşkil eden gizli mayınların yerini tespit edebileceğini bildirdi.[5] Bu istek üzerine Bahriye Kurulu tarafından, Manchester Limanı’na gübre yükünü boşaltmakta olan 4.120 tonluk Manica (Manika) isimli ticari gemiye el konularak 17 gün içerisinde balon harekatına hazır hale getirildi. Ön kısmında balonu taşımak üzere uzunca düz bir güverte inşa edildi ve hidrojen kompresörünü tahrik için bir de elektrik motoru takıldı. Balonun sevk ve kumandasından sorumlu olacak subay ve denizciler için bir kamara ve bir de telsiz odası yapıldı. Ayrıca 200 silindir dolusu hidrojen gazı da gemiye yüklendi. Henüz bu işe uygun bir İngiliz balonu olmadığı için 800 metreküplük bir Fransız balonu ve onun bağlanacağı vinç satın alınarak işe başlandı. Manica 9 Nisan günü Mondros Limanı’na vardı. Güvertesinde Ejder tipi balon bulunuyordu.
Burada geliştirilen atış tanzim yöntemi basit ama etkiliydi. Balonla yükselen rasıt gözetlediği hedefin yaklaşık konumunu ve menzilini telefonla Manica’ya bildiriyor, buradan da bilgi telsizle donanma gemilerine iletiliyordu. Atışın düştüğü yer gözlenerek düzeltme bilgileri aynı yoldan iletiliyordu. Balon rasıtları ve denizciler tarafından tecrübe kazanıldıkça daha iyi sonuçlar alınmaya başlandı.
Manica’ya bağlı olan balon 25 Nisan sabahı erkenden saat 05.31’den itibaren göreve başladı ve aralıksız sekiz saat süreyle uçarak Anzak çıkartmasına destek olmaya çalıştı. Triumph savaş gemisiyle yakın iş birliği içinde bulundu. Daha erken saatlerde boğazdaki Osmanlı savaş gemisi Turgut Reis’i tespit ederek Triumph’un 10 inçlik toplarını ona sevk etti.
Yerini terk etmek zorunda kalan Turgut Reis daha sonra geri gelerek Anzak çıkartmasını yapan gemilere ateş etmeye başladı. Triumph’un balon tarafından idare edilen top atışlarının gittikçe daha yakınına düşmeye başlaması üzerine Turgut Reis yeniden yerini terk etmek zorunda kaldı. Gün içinde balonun tanzim ettiği atışlar nedeniyle Turgut Reis bir üçüncü defa daha yerinden uzaklaşmak durumunda kaldı. Triumph’un Turgut Reis’i uzaklaştırarak Anzak çıkartma gemilerini bombardıman etmesini önleyen Manica çıkarma sırasında Anzak kayıplarının çoğalmasını önlemiş oldu. Çıkarma harekatını takip eden günlerde de Manica birçok kez balon uçurarak Queen Elizabeth ve Triumph’un kıyıdaki hedeflere karşı atışlarını düzenledi.
Bölgeye getirilen balon gemisi sadece Manica değildi. Bunun yanı sıra Canning, Hector ve Rescue balon gemileri de Çanakkale’ye sevk edildi. Bunlardan Rescue; Boer savaşında kullanılan küresel ordu gözlem balonu ile savaşa katılmıştır. 357 tonluk köhnemiş römorkör gemisi olduğundan bir katkı sağlamadığı için kısa süre sonra görevden alınmış, Gökçeada’da demirlemeye bırakılmıştır.[9]
Osmanlı topçuları gözetleme balonunun yarattığı tehdidin farkındaydılar ve birçok kez onu düşürmek için ateş ettiler. Bu topçu atışlarından Manica’da nasibini almaktaydı. Eğer hidrojen gazı dolu silindirlerden birini isabet alacak olursa toptan yok olma tehlikesi yaşayacaktı. Dolayısıyla hidrojen üreten cihaz ve kompresör Gökçeada’da demirleyen Rescue römorkör gemisine taşındı. Rescue, Osmanlı topçusunun menzilinin dışında balonu güvenle şişirebiliyor ve Manica’ya aktarıyordu. Bu uygulama Ağustos ayına kadar bu şekilde devam etti.
25 Haziran tarihine geldiğimizde de Albay SYKES, Manica balon gemisini ve Ark Royal uçak gemilerini ziyaret etti. Yapılan çalışmalar hakkında, gemi komutanları ile görüş alışverişinde bulundu. Manica’yı ziyareti sırasında, savaş gemisi HMS Lord Nelson’a atış yönlendirmesi yapılacağını öğrenen SYKES, bir gözetleyici subayla birlikte balonla yukarı çıktı.
Topatışları Çanakkale’ye yönlendirildi. İyi hava koşulları altında yapılan atış tanzimi, bulundukları yerde düşman denizaltısının görüldüğü şeklinde gelen telsiz mesajı ile bir anda bitiverdi. Mesajı alan Lord NELSON, birlikte çalıştığı balon gemisine haber haber vermeden önemli misafiri Müfettiş Albay SYKES’ı havada bırakıp aceleyle demir alarak Gökçeada yönünde uzaklaştı.
Lord Nelson’un bu olumsuz hareketini gören Monica, balonu hızla aşağı indirdi ve demir alarak Kephalo’ya (Aydıncık Körfezi) doğru yola koyuldu.
28 Haziran’da iki Türk uçağı, Zığındere açığında gözetleme ve atış yönlendirmesi yapan Manica gemisinin balonunu patlatmak için hücum etti. Geminin güvertesinde uçaksavar topundan ve yanında koruma yapan gemiden top ateşi açıldı. İşin kötüye doğru gittiği anlaşılınca düşman gemisi demir aldı ve balonu hemen aşağı indirdi. İki gemi, olay yerinden kaçarcasına uzaklaştı. Nitekim Manica gemisinden yükselen balon yoluyla yapılan topçu atışları, Türk birliklerine ağır zaiyat verdirmiş ve 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders 30 Nisan 1915’te, Başkomutanlık Karargahına:
“ En çok kayıp vermemize sebep olan düşmanın sabit balon gözetlemesidir… Balon yalnız birliklerimizi gözetliyor. Balon 200 metreye kadar yükselebilmektedir. Bütün düşman harp gemilerinin ateşini balon idare ediyor.” Diyerek şikayet etmesine neden olmuş; balon gemilerine uçaklarla taarruz edilmesini teklif etmişti. Bu telgraf üzerine; Osmanlı havacıları balonlara top ve uçaklarla 26 Nisan, 23 Ağustos, 18 ve 27 Eylül 1915 tarihlerinde saldırmışlardır. Ancak balon gemileri, denizaltı ağlarıyla av uçakları tarafından korunduğundan balon gemilerine ve balonlara yapılan Türk uçaklarının taarruzları etkili olamıyordu. Buna rağmen balonlar, Türk hava taarruzları sırasında aşağıya indiriliyordu. Bu nedenle balonla yapılan gözetleme ve tevcih hizmetleri, sık sık aksatılmıştı. Dönemin Tasvir-i Efkar gazetesi muhabiri mektuplarında şu bilgiden bahsetmektedir;
“Sabit balonlar halatlarla mensup oldukları gemilere merbut olup üç dört bin metre irtifaata kadar çıkmakta ve tarassudatını bildirmek için ayrıca bir telefon hattıyla bağlı olduğu gemilerle münasebette bulunmaktadırlar. Fakat bunların tarassudatından istifade edebilmesi için havanın gayet sakin olması lazım geldiği gibi bu dev balonlar, tayyarelerden de pek ziyade çekinmekte ve nitekim her ne zaman tayyarelerimizden birinin havalandığını görürlerse derhal aşağı inmektedirler. Hizmetlerini aşırma suretiyle vaki olan endahtları sevk ve idare etmekten ve görebilecekleri mahallerde mümkün mertebe keşfiyata bulunmaktan ibaret imiş.”
Çanakkale harekatı boyunca İngiliz ordusunun operasyonlarına ciddi bir katkısı olduğunu söyleyebileceğimiz, hatta Osmanlı kuvvetlerine de zayiat verdiren, bu nedenle de başarı olarak nitelendirilebilecek tek İngiliz havadan keşif faaliyetleri balon tarafından yapılan görevler oldu. Bu nedenle donanma komutanı telgrafla iki balon daha gönderilmesini istedi.
Yine ticari bir geminin tadil edilmesiyle oluşturulan 4.660 tonluk balon gemisi Hector 9 Haziran’da bölgeye gelerek Manica’yı desteklemeye başladı. Manica Eylül ayının sonunda artık gerçekten ihtiyaç duyduğu onarım ve bakımların yapılabilmesi için İngiltere’ye dönme emri aldı. Hector ise 1916 yılının ilk aylarına kadar bu cephede görevine devam etti. Bu arada Osmanlı topçuları balonu düşürmek için daha çok çaba harcamaya başlamışlardı. Oluşan tehditten dolayı Hector kıyıdan uzakta daha açıkta yer tutarak balon uçurmak zorunda kalmıştı. Bu durum balondaki rasıdın görüş alanının ve balonun öneminin azalmasına neden oldu. İngilizler balonları kıyıda çıkarma yaptıkları yerlerden de uçurarak kullanmayı düşünmüşlerdi. Ancak, karada sabit bir yerin vurulma riski çok yüksek olduğundan böyle bir girişimde bulunmadılar.
Bölgeden ayrılan Manica’nın boşluğunu doldurmak üzere Canning isminde bir diğer balon gemisi de Ekim ayının başında Mondros Limanı’na geldi. İngilizlerin yarımadayı boşaltarak bölgeden çekilmelerine kadar olan kısa sürede çok az görev yaptı.
Bu balonlar kendi devletlerinin Marmara içindeki denizaltıları ile de telsiz bağlantılarını sağladıkları gibi İngiliz ve Fransız birliklerinin çekilmesi sırasında da faaliyette bulunmuşlardı. Seddülbahir bölgesiyle Sulva Limanı’nda bulunan balon gemileri, Türk birliklerinin harekatını göz altına almış ve aynı zamanda gezici bataryaların atışlarını da kontrol ederek, mermilerin hedeflerine isabetini sağlamışlardı. Bu sırada Hektor balon gemisi, her ihtimale karşı İmroz Adasındaki Aliki Limanı’nda yedek olarak elde bulundurulmuştu.
Balonculuk açısından Osmanlı Ordusuna baktığımızda şunu görüyoruz; Osmanlı Ordusu’nun Balkan Savaşları sırasında bir sabit balon vardır. Ancak bu balon, çalıştırıcıları olmadığı için kullanılamamıştır. 1. Dünya Savaşı sırasında ise Almanlar 4-5 sabit balon vermişlerdir. Bunlardan bir tanesi Çanakkale Cephesi’ne gönderilmiştir.Ancak bunun kullanılıp kullanılmadığına ait bir bilgi saptanamamıştır.
Zeplin den kısaca bahsedelim istiyorum. Zeplin sevk edilebilir bir balondur. Bu zeplinlerin esas görevi denizaltı araştırması yapmaktır. 15 Eylül 1915 günü pilot kabini iplerle balon gövdesine bağlı olan 3 tane sevk edilebilir balon (zeplin), savaş bölgesine getirildi ve Gökçeada’daki hangara yerleştirildi.19[19] Buna rağmen muharebeler boyunca müttefiklerin zeplinden ziyade daha çok balon gemileri kullandıklarını görüyoruz. Osmanlı Arşiv kayıtlarında Çanakkale Muharebeleri ile ilgili olan belgelere göz attığımızda adı geçen balon gemilerinin faaliyetlerinden bahseden raporlar bulunduğuna şahit oluyoruz. Konuyla ilgili olan aşağıdaki iki belge Başkumandan Vekili Enver Paşa ve Erkan-ı Harb Binbaşı Seyfi tarafından gerekli makamlara rapor edilmiştir. Bunlardan ilkinde İngilizlerin balonlar yardımıyla Maydos (Ecabat) kasabasında Hilal-i Ahmer bayrağı çekmiş bir hastaneyi bombalayarak yaralıların şehit olmasına sebep olduğundan ve böyle bir şeyin tekerrür etmesi halinde Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan sivil yahut asker İngiliz esirlerini kullanarak şiddetli bir biçimde karşılık vereceğinden diğer ise Arıburnu’nda Müttefiklere ait bir balon gemisinin vurulduğundan bahsetmektedir. Adı geçen belgelerin aslı ve içeriği aşağıdaki gibidir.
Belge 1
İngilizlerin balonlar yardımıyla Maydos kasabasında Hilal-i Ahmer bayrağı çekmiş bir hastaneyi bombalayarak yaralıların Şehid olmasına sebep olduğundan hastane gemileri veya hastanelerin tekrar bombalanması durumunda Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan sivil veya asker İngiliz esirlerini kullanarak şiddetli bir şekilde karşılık verecektir.
Osmanlı Ordu-yı Hümayunu
Başkumandanlığı Vekaleti
Şube:7
Numara:1934/1408
Hariciye Nezaret-i Celilesi’ne
Ma’ruz-ı çaker-i kemineleridir.
İngilizler Çanakkale muharebat-ı esnasında sabit balonları Maydos kasabası ve o meyanda Hilal-i Ahmer bayrağı çekmiş olan hastaneyi her türlü kava’id ve ta’ahhüdat-ı düveliye haricinde bombardıman ederek otuz kadar mecruhumuzu (yaralı) şehid etmişlerdir. Bundan dolayı fima ba’d gerek hastanemize ve gerek Marmara’da seyr-ü sefer eden hastane gemilerimize bir taarruz vuku’unda elimizdeki sivil ve asker İngiliz üserasına karşı bi’l-mukabele en sedid tedabirin ittihazından geri durulmayacağının Amerika Sefareti vasıtasıyla İngiltere Hükümeti’ne ifhamına müsaade-i fahimaneleri müsterhamdır. Ol babda emr u ferman hazret-i velliyyü’l-emrindir.
Fi 25 Cemaziyelahir sene 1333 ve fi 23 Nisan 1331/10 Mayıs 1915
Başkumandan Vekili
Enver
BOA, HR. SYS, 2409/21
Belge 2
Arıburnu’nda Müttefikler’e ait bir balon gemisinin vurulduğu / Seddülbahir’de Osmanlı topçu ateşinin etkisiyle Müttefik siperleri gerisinde yangınlar çıktığı ve Osmanlı’nın Anadolu bataryalarınca Tekke Burnu’ndaki Müttefik müfrezelerinin bombalandığı – 1371/34
Matbuat Müdürüyet-i Umumiyesi’ne
Çanakkale Cephesi’nde:
16 Temmuz’da hafif ve bazen şiddetli topçu ve piyade ateşleri teati edilmiştir. Arıburnu karşısında düşmanın bir balon gemisi topçularımızın endahtı neticesinde güvertesine bir mermi isabet ederek top menzili haricine çekilmiştir.
Öğleden sonra Seddülbahir’de topçu ateşlerimizin te’siriyle düşman siperleri gerisinde yangın zuhur etmiş ve bu esnada cephane ve bomba infilakları işidilmiştir.
Anadolu bataryalarımız Tekke Burnu civarında düşman müfrezelerini bombardıman etmiştir.
17 Temmuz 1331/ 30 Temmuz 1915
Karargah-ı Umumi
İstihbarat Şubesi Müdürü
Erken-ı Harb Binbaşı
Seyfi
BOA, HR. MA, 1137/21
Balon gemilerinin atış tespiti için çok büyük önem taşıdığını gördük. Balon gemileri ile mevzilerimiz, bataryalarımız tespit edilebiliyor, denizaltı yönlendirmeleri, gizli mayınların tespiti için çalışıyor ve hatta sivil yerleşim alanlarını bile rahatça ateş altında bırakabiliyorlardı. Bu da kuşkusuz ağır zayiatlara neden oluyordu. Bu tarihi gerçekler bizlere 25 Nisan 1915 günü Müttefikler tarafından yapılan tüm çıkarmalarda ve sonrasında icra edilen kara harekatında sadece donanma’nın desteğinden değil savaş uçaklarının ve balonların yer aldığı hava kuvvetlerinden de hatırı sayılır derecede istifade edildiğini gösteriyor. Müttefikler Armadası’nın, Türk tarafına karşı icra ettiği bombardımanlarda ki başarısında hava gücünün büyük fayda sağladığına işaret ediyor.
25 Nisan günü yapılan çıkarmalar şu şekilde gerçekleşiyor; önce donanma çıkarma bölgelerine yaklaşıyor içlerinden balonun bağlı olduğu gemi en öne çıkıp sabit bir noktadan diğer gemilere atış yönlendirmesinde bulunuyor. Bunun üzerine kıyılar bombalanıyor.
Bazen hedef tutmayabiliyor bu da balonun bağlı olduğu geminin su üzerinde istemsiz yaptığı kaymalardan kaynaklanmaktadır. Hedefi bulan atışlar ile birliklerimiz ağır zayiatlar alıyorlar. Bu şekilde kıyıdaki kuvvetleri zayıflattıktan sonra filikalar dolusu asker kıyılara istifleniyor ve bir kum yığını bulabilen onun ardına saklanıp siper alıyor, bulamayanlar ise takviye alan birliklerimizin ateşine maruz kalıyorlar. Bir taraftan da hava subaylarımız göklerde ayrı bir üstün başarı gösteriyor savaşa destek olmaya çalışıyorlar. Tamamen uçakları ve balonları yok edemeseler de saldırılarla bir adım geride kalmalarını sağlayarak birliklerimize zaman kazandırıyorlardı…
Hava savaşları konusunda itilaf güçleri ne kadar üstün olsalar da Türk subaylarının başarısını göz ardı edemeyiz. 1915 yılının şartları ile subaylarımız ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Artık Havacılık faaliyetlerini geliştirmek bizim elimizde biliyoruz ki teknoloji ilerledikçe savaşlar gökyüzüne doğru taşınıyor ve biz Türk gençleri tüm bu olanlara karşı önlemler almak durumundayız. Buna bağlı olarak sözümü Çanakkale Muharebeleri’nin ileri görüşlü askeri Büyük Önder Atatürk’ün şu sözüyle bitirmek istiyorum:
“GÖKLERDE BİZİ BEKLEYEN YERİMİZİ ALMAK ZORUNDAYIZ. YOKSA O YERİ BAŞKALARI İSTİLA EDER İŞTE O ZAMAN BU ÜLKE VE MİLLET ELDEN GİDER HALBUKİ BİZ TÜRKLER, BÜTÜN TARİHİMİZ BOYUNCA HÜRRİYET VE İSTİKLALE ÖRNEK OLMUŞ BİR MİLLETİZ.”
KAYNAKÇA
- SEÇER Turhan, Destanlaşan Çanakkale Deniz Kara Hava Savaşları bütün yönleriyle anılar ve yorumlar, Kastaş Yayınevi, İstanbul,2005
- ARIS Hakkı, YILMAZER Bülent, The Air War Çanakkale Hava Savaşları, Mönch Türkiye Yayıncılık, Ankara, 2005
- JONES H.A, The War In The Air, Being the story of the part played in the Great War. By the Royal Air Sorce Wol. 2, Çeviri
- AVCI Cenk, Çanakkale Cephesinde Hava Savaşları, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2009
- RUDENNO Victor, Gelibolu Denizden Saldırı, ODTÜ Yayıncılık Geliştirme Vakfı, Ankara, 2009
- Kansu, Şenöz, Öztuna a.g.e.
- Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi 5. Cilt 3.Kitap Çanakkale Cephesi Harekatı, Genel Kurmay Basım evi, Ankara, 1980
- Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi (AÇASAM)Yayınıdır, 18 Mart 2003
- Dr. ÇAKIR Ömer, Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Mektupları, Kültür Bakanlığı Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, 2009
- HOLZHAUSEN Rudolf, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Cilt 3 Kısım 6 s.493, 496
- Hamilton a.g.e
Leave a Comment
You must be logged in to post a comment.