6. Sayı - Şehit'ten Kale'ler Şehit'ten Kale'ler

Boğaz’ın Fedaileri 2

Written by ÇSATT

Esra Görmüş /

2009-Haziran sayımızda yer alan bu yazıya emek veren ve hazırlayan üyemize teşekkür ediyor, kalemine sağlık diyoruz.
İyi okumalar…

Özelikle Balkan yenilgisinden sonra “hasta adam” gözüyle bakılan, onların gözünde çoktan parçalanmış ve hatta paylaşılmış bir imparatorluk: OSMANLI

Üzerinden yıllar geçmesine rağmen unutulmayan, İtilaf Devletleri için kapanmayan bir yara, bizim içinse Türk’ün gücünü tüm dünyaya gösteren bir zafer: ÇANAKKALE

İtilaf Devletleri Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı topraklarını kendi aralarında çoktan paylaştıkları için, savaş patlak verdiğinde Osmanlı’nın Almanya yanında savaşa katılmış olması, müttefik kuvvetler için Osmanlı’nın atabileceği en güzel adımdı. Böylece hem düşmanı olduğu için rahatça Osmanlı topraklarına saldırabilecekler hem de Bizans döneminde açılan İstanbul yarasını kapatacaklardı; ama düşünemedikleri şey TÜRK’ÜN VATAN SEVGİSİ ve CESARETİYDİ.

İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ni bir ayağı çukurda olan hasta adam diye tabir ettiklerinden ve buna inandıklarından Çanakkale Boğazı’nı bir günde, sadece donanma ile geçebileceklerini düşünmüş ve 18 Mart 1915 tarihinde saat: 17.00’ye İstanbul’a çay randevusu vermişlerdir.

Çanakkale, İtilaf Devletlerinin bu düşüncesini; tabya ve bataryaları, kaleleri, mayın hatları, yiğit erleri ve korkusuz komutanlarıyla bir hayale çevirmiştir.

1453 yılında tüm dünyanın gözdesi olan ve Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen İstanbul topraklarının bir gün gelip zorlanacağını bilen Fatih, İstanbul’a giden yolun boğazlardan geçtiğini fark etmiş ve gereken önlemleri o yıllarda alamaya başlamıştır. Daha sonra göreve gelen padişahlar da Çanakkale Boğazı’nın stratejik önemi konusunda Fatih’le hem fikir olmuşlar ve savunma hattının oluşumuna katkılarda bulunmuşlardır. 2000’li yıllarda olmamıza rağmen hâlâ kullanılabilirliğini koruyan bu tabya ve bataryalarımız bugüne dek boğazın fedaileri olarak anılmış ve o gün 3 ana hat şeklinde düşünülerek inşa edilmiştir.

İlk hat; giriş tahkimatı da dediğimiz, dış hattı oluşturan Anadolu bölgesindeki Kumkale ve Orhaniye Tabyaları ile Rumeli bölgesindeki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarıdır.

İkinci hat; yani orta tahkimat tabyalarımız ise Anadolu bölgesinde Kepez, Dardanos (Hasan-Mensuf), Mesudiye ve Cevat Paşa ile Rumeli Bölgesinde Tenger, Baykuş, Kumburnu tabyalarıdır.

Üçüncü hattımız olan merkez tahkimatta yani iç hatta ise Anadolu Bölgesinde Çimenlik, Nara, Mecidiye, Hamidiye Tabyaları ile Rumeli bölgesinde Değirmenburnu, Namazgâh, Mecidiye, Hamiye, Yıldız Tabyaları bulunmaktadır.

İşte Çanakkale’nin geçilmezliğini tüm dünyaya gösteren tabyalarımızdan ikisi:

Anadolu Hamidiye Tabyası

Anadolu yakasında bulunan ve 1895 yılında II. Abdülhamit tarafından Asaf Paşa’ya yaptırılan Anadolu Hamidiye 18 Mart günü yaşanan deniz muharebesinde en büyük paylardan birini üstlenmiş ve en başarılı tabyalarımız içinde yer almayı başarmıştır. Bu tabya saat 14.00’e kadar düşman yönünde ilerleyen savaşı o andan itibaren adeta tersine çevirmiş ve Anadolu yakasına ateş püskürten Bouvet’te 35,5’luk mermilerden iki isabet aldırarak birkaç dakika için berhava olmasını sağlamıştır. Suffren ve Charlemagne yardımına koşmasına rağmen; gemi içindeki mürettebatı ile birlikte batmaktan kurtarılamamıştır. İşte bu başarılı tabyamız Çanakkale’nin merkezinde bulunan Barbaros Mahallesindeki Kayserili Ahmet Paşa Camisi’nin önünden geçen ana yolun 300m kadar ilerisindedir. Boğaz tahkimatını güçlendirmek amacıyla topçu birliği olarak hizmete giren Hamidiye Tabyası 1956 yılına kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı cephane depo komutanlığı olarak kullanılmış, 1956 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredilmiştir. 1993 yılına kadar Çanakkale Boğaz Komutanlığı’na bağlı Hamidiye, Cephane Depo Komutanlığı olarak hizmet vermiştir. 1993 yılında lağvedilmesiyle, Çanakkale İkmal Destek Komutanlığı’na bağlı HEK malzeme şube müdürlüğü kışlaya taşınmıştır. 2008’in yaz aylarında ise tamamen boşaltmıştır.

Üzeri 3- 4 metrelik toprak parçasıyla örtülü on adet gömme bonetten oluşan tabyanın içi askerin sığınması ve mermi, barut vb. malzemelerin koyulması için küçük odacıklardan meydana gelmiştir. Dışarıdan bakıldığında tepe görünümlü istihkâmlardan oluşan tabyadaki her iki bonet arasına Alman yapımı, Krupp marka, çeşitli çapta toplar yerleştirilmiştir. Bu topların iki tanesi 35,5cm iken yedi tanesi 24cm çapında 16.900m menzilli toplardır. Bu toplar 1956 yılında kaldırılmıştır. Bu toplar dışında tabyada 3 adet uçaksavar topu mevcuttur.

Bonetlerin fiziksel özellikleri;

Bonetlerin 18 Ocak 1968’de tapuları alınarak, Kültür Bakanlığı’nın 16 Eylül 1976 tarih ve 7062 numarası ile tarihi eser kapsamına girmesi sağlanmıştır.

3. Ağır Topçu Alayının 1. Ağır Topçu Taburunun sorumlu olduğu ve Alman personelin bulunduğu tek tabya olan Anadolu Hamidiye, 18 Mart 1915 Deniz Zaferi’nde etkin rol oynamış, deyim yerindeyse İtilaf Donanmasının korkulu rüyası olmuştur. Tabya gün boyunca 75 mermi atmıştır. Buna karşın, sadece Inflexible zırhlısından yaklaşık 400 isabetli top atışı almış, buna rağmen tabya 18 Mart günü hiç susmadığı gibi İtilaf Devletlerinin batan gemileri üzerinde de etkili olmuştur. O gün Inflexible’ın attığı isabetli top atışlarının sonucunda isimleri Brilla, August (başçavuş); Sommerfeld, Paul(kıdemli topçu eri) ve Schildhauer, Erich (topçu eri)8 olan 3 Alman teknisyen ölmüş, 15 Alman askeri ise yaralanmıştır. Türk askerlerinden ise 3 Türk erimiz şehit olurken, 8 Türk askerimiz ise yaralanmıştır. Daha sonra bu yaralıların ikisi daha hayatını kaybederek şehit olmuş ve şehit sayımız 5’e çıkmıştır. Bu beş şehidimizin isimleri şöyledir:

Onbaşı Ahmet oğlu Ahmet
İsmail oğlu Halil Antalya
Hüseyin oğlu Salih Yozgat
Ahmet oğlu Hafız Bayramiç
Mustafa oğlu İbrahim Ayvacık

Anadolu Hamidiye Tabyasında şehit olan askerlerimiz ve ölen Alman askerleri tabyanın yaklaşık 200 m ilerisinde yolun sağında bulunan Hamidiye Şehitliğine gömülmüşlerdir. Yukarıda belirtilen beş askerimizin ismi şehitlikteki anıtın üzerinde yazmaktır. Şehitlik, yapımından sonra 18 Mart Şehitleri anısına 1934 yılında yaptırılan Hastane Bayırı ve Mehmet Çavuş Şehitliği ile birlikte yeniden düzenlenmiştir.

1934 yılındaki açılışa gelen Almanlar kendi ölülerinin kemiklerini şehitlikten toplayarak Tarabya Alman Elçiliğinin bahçesindeki Fon der Goltz Paşa’nın mezarının yanına nakletmişlerdir.

Şehitlik en son 1998 yılında Balıkesir İnşaat Emlak Başkanlığı tarafından onarılmıştır.

Namazgâh Tabyası

Adını, kalede görevli olan personelin toplu olarak namaz kıldıkları mekân olması dolayısıyla alan Namazgâh Tabyası, boğazın en dar noktasında Rumeli bölgesindeki Malaz Tepe’nin eteklerinde, Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilen ve mimarisi de kendine ait olan Kilitbahir Kalesinin güneydoğusunda yer almaktadır. 1541-1542 yılları arasında boğaz tahkimatını güçlendirmek amacıyla Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır.

Tabyada 26 adet bonet bulunmaktadır. Bunların 22’si üst kotta, 1’i Sarıkule doğrultusundaki sahil kotunda, 3’ü ise tabyanın ortasındaki alt kotta yer almaktadır.

Aynı kanatta birbirine benzer ve düzende aynı yükseklikte ve formda cephe düzenine sahip olan bonetler, plan temalarında arazideki konumlarına ve kullanımlarına göre, biraz farklılık göstererek gruplandırılabilir.

1 nolu bonet tek odalıdır ve cephe düzenlemesi ile diğerlerinden farklılık gösterir. 2, 3, 4, 5, 7, 8, 9 nolu bonetler ise küçük, döşemesi taş kapılı, giriş bölümü ve arkadaki tonozlu tek mekandan oluşur. Bunların arasında yer alan 6 nolu bonet ise giriş mekânının daha uzun olmasının yanında diğerleriyle aynı düzendedir.

10, 11, 18 ve 20 nolu bonetlerde, ayrı bir bölüm olmayıp doğrudan mekâna girilir. 12, 17 ve 19 nolu bonetler de ise giriş mekân ile ana mekân aynı aks üzerinde değildir.  13 ve 16 nolu bonetler ise diğer bonetlerin aksine ortadan direk mekâna girilen dikdörtgen plan temasına sahiptir. Arazideki üst kotta yer alan bonetlerden olan bu bonetlerin biri sağ, biri sol taraftadır. 14 ve 15 nolu bonetler iki katlı olarak inşa edilmiş olmasına rağmen mekâna zemin kotundan değil üst kottan ulaşılmaktadır. Kesit ölçeğinde diğerlerinden gösterdikleri farklı kotlardan başka cephe düzenleri ve kullanılan taş cinsi de diğer bonetlerden farklıdır.

Bonetlerin her biri farklı işlevlere yönelik olarak tasarlandığı görülmektedir. Anılan bonetlerden 21,22 ve 23 nolu bonetler iki katlı olup yivli setli silahlara uygun cephanelerin istifine uygun olarak tasarlanmıştır. Bu bonetler içinde 22 nolu bonette kendi aralarında diğerlerinden farklı olarak tasarlanmıştır. Tabya ana kotundan bir giriş ile bir üst kotta yer alan cephanelik önündeki yol kotundan da ikinci bir girişe sahiptir. Her iki katta sağda ve solda birer odaya sahip bonet içinde ana girişi sağlayan koridor T eklinde odalar sarmakta ve ikinci kattan koridorun kısa kollarından top yerlerine irtibat sağlayan iki kap daha mevcuttur. Ortadaki 22 nolu bonetin sağında ve solunda simetrik olarak yerleşmiş olan 21 ve 23 nolu bonetler birer odalı ve L koridora sahip olup ikinci katta koridora açılan ön giriş kapısından başka yan cepheden de top yuvasına ulaşılan ikinci birer kapı mevcuttur.

Tabyada alt kotta yer alan (ana kotta) üç bonet daha bulunmakta. 24 nolu bonet tabyanın denize doğru üçgenleşerek uzandığı dört bonetle çevrili üst kotun altında yer almaktadır.

24 nolu bonetin önünde bir tepecik şeklinde müstakil olarak yer alan 25 nolu bonet ise iki ana mekandan oluşmaktadır. Bonete tabya orta aksında yer alan bir giriş kapısı ile bonetin ortasında kalan ana mekanları ikiye bölen koridorun iki başında da yer alan ana giriş kapısı formunun benzeri iki kap dâhil üç kapıdan girilebilmektedir. 26 nolu bonet ise toprak tepeciğin uzantısı şeklinde tabyada konuşlanmıştır. Üç yönü koridorla çevrili bonetin ortasında dikdörtgen bir oda mevcuttur. U şeklindeki koridorun ana cepheye bakan yönünde iki pencere açıklığı ile bonete girişi sağlayan yuvarlak kemerli kapı açıklığı bulunmaktadır.

Tabyada 2 adet 24 cm çapında 210/35lik, 2 adet 26cm çapında 260/22lik, 5 adet 24 cm çapında 240/22lik, 7 adet 21 cm çapında 210/22lik toplam 16 top bulunmaktadır. Çanakkale Savaşı’nda  5 Mart 1915 günü aktif olarak muharebeye katılan Namazgâh Tabyası’ndan, 4. Ağır Topçu Alayı 2. Ağır Topçu Taburu sorumluydu.  18 Mart günü 33 atım gerçekleştiren tabya düşmana geçit vermemiş; fakat öğleden sonra yoğun bombardımandan dolayı çıkan yangın nedeniyle savaş dışı kalmıştır.

18 Mart Günü Bu İki Tabyada Yaşananlar

Tüm hazırlıklarını tamamlayan İtilaf Devletleri 18 Mart 1915 sabahı saat: 10.30’da Gökçeada’dan harekete geçerler. Plana göre büyük zırhlılardan ve gösterişli savaş gemilerinden oluşan dünyanın en büyük filosu üç koldan harekete geçecektir.

Amiral John de Robeck komutasında ki 1. İngiliz Deniz Tümeni; Queen Elizabeth, Agememnon, Lord Nelson

Albay Hayes Sadeler komutasında 2. İngiliz Deniz Tümeni; Ocean, Irresistible, Vengeance, Albion, Cornwallis, Swiftsure, Majestik, Canopus

Fransız Amiral Gueprate komutasındaki 3. Fransız Deniz Tümeni ise; Suffren, Bouvet, Gaulois, Charlmange gemileri ile İngiliz Triumph ve Prince George gemilerinden meydana gelmektir.

Her geminin bir hedefi vardı ve bunlardan 1. İngiliz Deniz Tümeninde bulunan Queen Elizabeth’in hedefi Anadolu Hamidiye Tabyası ve yine aynı tümenden Lord Nelson’un hedefi ise Namazgâh Tabyasıydı.

Anadolu Hamidiye Tabyası ilk isabetini saat: 12.20’de aldı. Saat: 13.20’de Anadolu Hamidiye ve Dardanos Tabyalarına yaklaşmak isteyen Bouvet gemisini hedef alarak ateşe başladı. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ateş altına alınan bu gemi saat: 14.00’de isabet aldı, gemiden yükselen hafif bir dumanla birlikte gemi yan yatmaya başladı ve üç dakika içinde battı. Bouvet gemi komutanı Albay Rageot ile mürettebatından 639 kişi boğularak can vermiştir. Bu olay karşısında donanmanın ateşi susmuş, muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gitmiştir. Bu esnada Türk tarafı da ateş açmamıştır.

Yaklaşık yarım saatlik duraksamadan sonra donanma kaldığı yerden ateşe devam etmiştir. Saat: 15.15’de Namazgâh Tabyası’nda düşen bir mermiyle yangın çıkmış ve tabya savaş dışı kalmıştır.

Namazgâh Tabyasından Üsteğmen Kazım Bey anlatıyor: “Saat: 14.00 de Namazgâh Tabyamız müthiş bir ateşe maruz kaldı, bu sırada gelen bir mermi Edremitli Rasim Onbaşı’yı adeta ikiye bölerek şehit etti. Top mermilerinin çıkardığı sesler ise Refik Çavuş’un kulak zarlarını patlatarak sağır etti…” Aşağı yukarı aynı saatlerde Anadolu Hamidiye Tabyası’nda yaşananları takım subayı Adil Efendi anlatıyor: “…Biz iki subay, ben ve Alman takım komutanı yan yana oturmuş, ileriyi gözetliyoruz. Yerimiz iki topun arasındaki cephaneliğin üzerinde bulunan kademe. Bu kademenin yan taraflarında bir takım hartuçlar var. Altımız cephanelik… Bizim bataryaya doğru bir sağanak daha başladı. Bir mermi başımızın çok yakınından geçerek geride ve Şubat bombardımanında yıkılmış kışlamızın üstüne düştü, odunları havaya fırlattı, yanımdaki Alman subayının kolunu dürttüm ve biz de şimdi böyle havaya fırlarsak gibi bir işaret yaptım, gülüştük. Bu tebessümün izleri yüzümüzden henüz silinmemişti ki müthiş bir şey oldu… Göğün yıkılması gibi bir şey… O dakikada artık ne Alman subayını ne de düştüğüm dünyayı görebiliyordum. Ayağımın altındaki yer kaydı ve ben evvela bir karanlığa sonra bir ateş içine daldım. Tam yanımıza isabet eden bir 38’lik gülle cephaneliğin damını delmiş, içeri düşmüş ve beni de arkasından sürüklemişti… Her yanımı sarmış ateşin içerisinde bir yere gidemiyordum, esasen kıpırdayacak halim de yoktu. Biraz sonra bu ateş içerisinde benim adımı bağıran bir ses işitiyorum. Cevap veremiyorum, yalnız üzerimdeki bir insanın cesedinin yukarı çekildiğini hissediyorum, bütün kuvvetimle bu cesede yapışıyorum, beni de beraber çekiyorlar ve dünya yüzüne çıkarıyorlar. Gözümü açıyorum her yeri kıpkızıl kan içinde görüyorum. Bana bakan doktoru fark ediyorum, bitik bir halde sorduğum yegâne sual şu oluyor: “Doktor, gözlerim kör olacak mı?” Bir şey daha fark ediyorum. Benimle beraber cephanelikten kurtarılmış mahdut insanlardan çok sevdiğim ve şimdi nereli olduğunu hatırlayamadığım Mehmet Çavuş bir kol ve bir bacağını kaybetmiş yanımda yatıyor. Fakat onun gözleri sağlam, benimki gibi yanmamış. Başını bana doğru uzatarak teselli ediyor. “Beyim merak etmeyin. Sizin yaranız hafif, baksanıza ben hem kolumu hem bacağımı kaybettim ama gene tasalanmıyorum.”
Bu sözlerden iki dakika sonra Mehmet Çavuş bir daha açmamak üzere gözlerini kapadı…”

Tüm bu yaşananlara rağmen Anadolu Hamidiye pes etmemiş, inatla susmamış ve sıradaki hedefi Iressistible olmuştur. Tabyanın attığı toplardan biri geminin yanında patlamıştır. Hedef olmaktan kaçmaya çalışan Iressistible menzilden uzaklaşmak isterken saat: 16.15 de Nusrat Mayın gemisinin Erenköy Koyu’na döşediği mayınlara çarparak batmıştır.

18 Mart günü İtilaf Devletleri Osmanlı’yı hafife aldıklarını, boğazın sadece donanma ile geçilemeyeceğini-ki kara muharebeleri de onlar için başarısızlıkla sonuçlanmıştır- anlamıştır. Aynı tarih Türk ordusu içinse Balkan Harbi’nden sonra büyük bir moral olmuş ve ileride yaşanacak Çanakkale Kara Savaşları’nı olumlu yönde etkilemiştir. Bu noktada üzerlerine büyük iş düşen “boğazın fedaileri” Türk milletine yakışan asil duruşları, gösterişli yapıları ve korkusuz, bağımsızlığına düşkün personeli ile az sayıda top ve cephanesiyle boğazı en iyi şekilde savunmuştur.

Ağır darbeler alan “yenilmez armada” yenilmiş ve çekilme kararı almıştır.


KAYNAKÇA

  • 1. Dünya Harbinde Türk Harbi 5.cilt, Çanakkale Cephesi harekâtı 1.kitap, Genel Kurmay Basımevi, 1993
  • BAYRAK, M. O.(Şubat 2005), Çanakkale Savaşları, İstanbul: Bir Harf Yayınları
  • Çanakkale Savaşları Anlatıcı Kursu Yayımlanmış Ders Notları, Çanakkale, 2008
  • Eceabat Değerleri Sempozyumu 27 Ağustos 2008, Çanakkale: Boğaz Matbaa
  • EREN, R, (18 Mart 2005), Çanakkale Şehitler Bahçesi, Yenibosna/ İstanbul: Zirve Basım Ltd. Şti., 3. basım
  • GÜZEL, S.A, Çanakkale Geçilmez
  • HATİP, S.M, (Kasım 2005), Çanakkale Boğaz Komutanlığındaki Tarihi Eserler, İstanbul: Deniz Basım Evi Müdürlüğü
  • ÖZCAN, A, 18 Mart Müttefik Deniz Gücü, danışman Yrd. Doç. Dr. Muhammet ERAT
  • SAYILIR, B,( Ocak 2007), Çanakkale Savaşları ve Savaş Alanları Rehberi, Cebeci/Ankara: Siyasal Kitapevi
  • YAZMAN, M.Ş, ( Şubat 2008), Bir Subayın Gözünden “Türk Çanakkale” Cephaneniz Yoksa Süngünüz Var, Cağaloğlu/İstanbul: Yeditepe Yayınevi

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment