14. Sayı - Şehit'ten Kale'ler Şehit'ten Kale'ler

Kahraman Bir Gemi Doğuyor: Yavuz Zırhlısı

Written by ÇSATT

İrem Tuğçe Konuk / Fen Bilgisi Öğretmenliği

2014-Haziran sayımızda yer alan bu yazıya emek veren ve hazırlayan üyemize teşekkür ediyor, kalemine sağlık diyoruz.
İyi okumalar…

II.Wilhem Almanya’nın dünya politikasına yön veren güçlü bir devlet olabilmesi için ülkesinin güçlü bir donanmaya sahip olması gerektiğini düşünüyordu.Aslına bakılırsa haklıydı da. O yıllarda güçlü bir donanma demek diğer devletler üzerinde iyi bir hakimiyet kurmak demekti. Wilhem’in bu düşüncesi çerçevesinde, yapılan toplantılarla birlikte “Modern Muharebe Kruvazörleri” inşa edilme kararı alındı. Alman tersanelerinde, alınan yeni kararlar doğrultusunda 1909-1914 yılları arasında birkaç tane muharebe kruvazörü inşa edildi. İşte bu zırhlılardan biri de güçlü, yeni, diğer gemilerden çok daha üstün ve gelecek yıllarda nice şanlı görevleri yerine getirecek olan SMS Goeben yani Yavuz Zırhlısı’ydı.

SMS Goeben yarım yüzyıldan fazla sürecek olan yaşamına 12 Ağustos 1909 tarihinde Hamburg’daki Blohm Und Voss Tersanesinde başladı. Sonradan Yavuz adını alacak olan bu geminin yapımı sona erince 28 Mart 1911 tarihinde denize indirildi. Gemiye verilen isim ise ünlü Prusya Generali “Augustvon Goeben” in ismini taşımaktaydı. 2 Temmuz 1912 yılında Albay Otto Phillip komutasında donanmaya katılan Goeben, belki de bir daha geri dönemeyeceğinden habersiz 1 Kasım 1912 yılında Almanya’dan ayrıldı. Gemi gerek hızı gerekse silahlarıyla diğer gemilerden çok daha üstün özellikleri barındırıyordu. Orijinal inşasında 10 adet 28’lik, 12 adet 15’lik, 12 adet 8,8’lik toplarla donatılmıştı. Her topun dakikada ortalama 15 mermi atabileceği dikkate alınırsa, bu savaş makinesinin dakikada 120-150 mermi ile düşman üzerinde ne denli bir yıkıcı etki yapacağı tartışılmazdı. Goeben’in 3,74 m çapındaki dört pervanesi, 24 kazanı ve 86.000 beygir gücündeki makineleri ona yüksek hız sağlamaktaydı.

Yavuz Zırhlısı planı

SMS Goeben’in Alman Sancağı Altındaki Faaliyetleri

1.Balkan Savaşı sırasında Osmanlının büyük bir yenilgi eşiğine getirilmesiyle, Osmanlı sadrazamı bu durum karşısında Osmanlı Devleti ile bağlantısı bulunan devletlerin buradaki haklarını garanti altına alamayacakları gerekçesiyle, diğer devletlerle bir toplantı düzenledi

Bu toplantıda İstanbul’a bir filo gönderilmesini istedi. İtalya, Rusya, Hollanda, Fransa, İngiltere, A.B.D, İspanya, Romanya ve Avusturya gibi devletler savaş gemilerini Osmanlının isteği üzerine İstanbul’a gönderdiler.

Bunun üzerine Alman Deniz Kuvvetleri; 1Kasım 1912’de ağır  kruvazörü BRESLAU’yu geçici bir süre için Tümamiral Trummler kumandasında Akdeniz’e yollama kararını verdi.

İki gemilik bu kuvvet “Akdeniz Grubu” adını taşıyacaktı. Boğaza yerleşen uluslararası donanma gücüne, Almanya’dan gelecek olan iki gemi de 4 Kasım’da yola çıkarak 15 Kasım 1912’de İstanbul’a vararak aralarına katıldı.

SMS GOEBEN’in ihtişamlı görüntüsü Osmanlı bahriyelileri ve halkı üzerinde olumlu etkiler yarattı. Dönemin sadrazamı bunun üzerine geminin Osmanlı Devleti’ne satılmasını teklif etti. Fakat devam etmekte olan Balkan Savaşı’ndan ötürü Alman Büyükelçisi bu teklifi reddetti.

Nisan 1913’ten sonra Goeben aralarında Venedik,  Pola ve Napoli’nin de bulunduğu birçok Akdeniz limanını ziyaret etti. Daha sonra Arnavutluk sularına doğru yöneldi. Bu yolculuğun ardından filo tekrar Pola’ya döndü ve 21Ağustos- 16 Ekim 1913 arası bakım için Pola’da kaldı. 29 Haziran 1913’te İkinci Balkan Savaşı’nın başlamasıyla Akdeniz Kuvveti tekrar bölgede konuşlandı.23 Ekim 1913’te Goeben’in hakimiyeti Konteramiral Souchon komutasına geçti.

28 Haziran 1914 tarihinde Avusturya-Macaristan Veliahtı’nın öldürüldüğü sırada Goeben Hayfa’da bulunmaktaydı. Bunu öğrenen Amiral Souchon bunun politik bir tehlike olduğunu sezerek SMS Goeben’i tamirat için Pola’ya gönderdi. Burada onarım gören Goeben tamirat tamamlandıktan sonra 27 Temmuz 1914’te Pola’dan ayrıldı.

1 Ağustos 1914’te Brindisi’ye ulaşan Goeben kömür almak için buradaki limana demirlenmişti. Fakat İtalyanlar denizin dalgalı olduğunu söyleyerek kömür vermek istemedi. Bunun üzerine limanda artık yapılacak bir şey kalmadığından yeni rotası Messina Limanı’ydı. Buradan rahatlıkla Alman gemileri için kömür alabilirlerdi. Messina’ya doğru yol alınırken anavatandan (Almanya’dan) saat 11.46’da Goeben’in telsiz kamerasına savaşa bir adım daha yaklaştıran şu gizli mesaj geldi: ”Kuzey bendinden telsiz mesafesinde bulunan tüm vasıtalara: Seferberlik emredildi.”

Kayzer II. Wilhem ve Enver Paşa, Goeben (Yavuz)’un Güvertesinde. (18 Ekim 1917)

Mesajda da anlaşıldığı üzere Almanya Rusya’ya savaş ilan etmişti. Bunun üzerine Goeben’deki savaş hazırlıkları, bu mesaj ile artık başlamıştı. Mürettebata boyunlarına asacakları, ölüm ve yaralanmaları halinde adlarını belirten metal künyeler dağıtılmaya ve depolardan sedyeler, yaralıları sarmak için battaniyeler çıkartılmaya başlandı.

Amiral Souchon’a harekat için herhangi bir emir verilmemişti. Ama o kararını çoktan vermişti. Goeben ve Breslau Fransızların Cezayir kıyısındaki limanlarını bombardıman edecek ve tüm dünyaya Alman gemilerinin kahramanlığını ispat edecekti.   

Cezayir’in Bombalanması

Akdeniz’de güç gösterisinde bulunmak isteyen Amiral Souchon Cezayir’deki Fransız limanlarını bombalamak için planını yaptı. 4 Ağustos 1914 sabahı saat dört sularında Cezayir kıyılarına gelmiş ve gecenin karanlığında Philippeville’e doğru ilerliyordu.

Saat 02.15’te Berlin’den bir mesaj alınmıştı. Mesajda Almanya ve Osmanlı’nın ittifak yaptığı ve Goeben ve Breslau’un çok acele İstanbul’a gitmeleri gerektiği yazıyordu. Ama Amiral Souchon’un amacı belliydi o limanlar bombardıman edilecekti. Günün ağarmasıyla birlikte iki saat bekledikten sonra ateş artık serbestti. Bombardıman saat 06.00’da başlamış 06.18’de sona ermişti. Goeben 6 dakikada 43 mermi ateşledi ve bu mermiler Akdeniz’de atılan ilk mermiler oldu.Bombardıman bittikten sonra Goeben şehirden ayrılırken şehrin yanındaki kaleden gemiye karşı ateş açılmaya başlanmıştı.Ancak bunların hiçbiri Goeben’e isabet etmemişti.Şimdi sırada planın ikinci aşaması vardı.İstanbul’a geçmeden önce Messina’dan kömür alınması gerekiyordu. Messina’ya intikal sırasında Goeben ve Breslau Cezayir açıklarında iki tane İngiliz gemileriyle karşılaşmıştı. Hemen hızlarını artırıp oradan uzaklaşmışlardı. Messina’ya varan Amiral Souchon ve personeli gerekli olan kömür ihtiyacını karşıladıktan sonra sürekli ertelenen İstanbul’a gitme emri için yola koyuldu.Çanakkale Boğazı’nın önlerine gelen bu iki geminin kaderi artık Osmanlının elindeydi.Şayet boğazdan içeri alınmazlarsa İngiliz gemileri ve Osmanlı kaleleri arasında sıkışıp kalacaktı.Bu durumun farkında olan Alman Yarbay Kress, Enver Paşa’ya gemilerin boğazdan içeri alınıp alınamayacaklarını sormuştu. Enver Paşa ise sadrazam ile konuşması gerektiğini bildirmiş fakat Yarbay Kress bunun için zaman olmadığını söylemiştir.Bunun üzerine de Enver Paşa boğaza alınmasına müsaade etmiştir. Her ne kadar diğer Osmanlı paşaları ve Sadrazamın bu konuya sıcak bakmamasına rağmen artık savaşın politikasını değiştirecek bu iki gemi boğaza girmişti bile. 10 Ağustos 1914 saat 17.20’de boğaza giren Goeben ve Breslau gemilerini fark eden bir İngiliz kruvazörü de boğaza girmek istemiş ancak boğazın kapalı olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

Goeben Yavuz Oluyor

10 Ağustos 1914 günü Çanakkale Boğazı’ndan içeri giren gemiler Osmanlı için açık bir tehdit oluşturmaktaydı. Diğer devletlerin tepkisini çekmemek için bir şeyler düşünülmeliydi. Uzun süren tartışmalar sonunda bir karar alınabilmişti. Karar şu şekildeydi: Boğaza alınan iki gemi tüm dünyaya Almanlardan para karşılığında satın alındığı duyurulacaktı. Böylece durum kurtarılacak aynı zamanda bir zamanlar parasını ödediğimiz halde alamadığımız Sultan Osman ve Reşadiye gemilerinin intikamı alınmış olacaktı.

İki geminin satın alınması kararı üzerine, 12 Ağustos 1914 tarihinde Başkomutan Vekili Enver Paşa Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Komutanlığı’na şu emri vermişti:

“Boğaza giren zırhlıların Hükümet-i Seniyye ( Yüce Hükümet) tarafından Almanya Hükümeti’nden satın alınan ve YAVUZ SULTAN SELİM ve MİDİLLİ tesmiye edilen (adı verilen) zırhlılar olduğunu methaldeki (Çanakkale Boğazı’nın girişindeki) İngiliz zırhlılarına cevaben bildiriniz ve torpil gemisini hazır bulundurarak methalde birden ziyade (fazla) zırhlı görüldüğü ve tehlike his olunduğu halde torpil hattında açık bulundurulan memerri (geçidi) dahi seddediniz (kapayınız)…”

14 Ağustos 1914’de gemiler Dolmabahçe önüne demirlenmişti.16 Ağustos’ta gerçekleşen törenle Goeben’e “YAVUZ SULTAN SELİM”, Breslau’a “MİDİLLİ” adı verildi. Sancakları Osmanlı sancağı ile değiştirilerek, personellerine de Osmanlı kıyafetleri giydirildi. Bu iki geminin İngilizler tarafından el koyulan gemilerimizin yerine gelmesi halkı çok sevindirmiş ve Almanlara karşı bir sempati uyandırmıştı.

Yavuz’un Osmanlı Sancağı Altındaki Faaliyetleri

Çanakkale Muharebelerinde Yavuz’un Rolü

9 Eylül 1914’te Donanma Birinci Komutanlığı’na atanan Amiral Souchon YAVUZ, MİDİLLİ, HAMİDİYE, MECİDİYE kruvazörleri, BERK-İ SATVET, PEYK-SEVKET torpidobotları, Alman yapımı YADİGAR-I MİLLET ve Fransız yapımı TAŞOZ sınıfından dörder muhriple bir filo kurdu. Şanlı Yavuz Eylül ayı boyunca Marmara’da Amiral Souchon önderliğinde gemiler muharebe için elverişli hale getiriliyordu. Muharebe için yapılan tatbikatlarda Marmara’nın dar geldiğini öne süren Souchon Karadeniz’e çıkmak için sadrazamı ziyaret etti. Karadeniz’e çıkabileceği izni verildiği takdirde Souchon amacına ulaşması için ilk aşamayı tamamlamış olacaktı. Öyle de oldu. Sadrazamdan iznin çıkmasıyla filoyu alarak Karadeniz’e çıkmaya başladı.

Yavuz, Sivastopol açıklarında

Rus Limanlarının Bombalanması

Amiral Souchon’un Karadeniz’e açılma isteğinin nedeni manevra alamaması ya da Marmara Denizi’nin tatbikat için yeterli olmaması değildi. Asıl amacı Karadeniz’e açıldığında Rus limanlarını bombalayarak savaşın başlangıcı için bir kıvılcım oluşturmak ve Osmanlı Hükümeti’ni Almanya yanında savaşa dahil etmekti. 27 Ekim 1914 günü YAVUZ zırhlısı, MİDİLLİ ve HAMİDİYE kruvazörleri, BERK-İ SATVET ve PEYK-İ ŞEVKET, GAYRETİ VATANİYE, MUAVENET-İ MİLLİYE, TAŞOZ muhripleri ile NİLÜFER ve SAMSUN mayın gemileri Boğaz’dan çıkarak öğleden sonra Kilyos önlerinde toplandı.

Plan şu şekilde gerçekleşecekti: 29 Ekim günü Yavuz Zırhlısı, Nilüfer mayın gemisi ile birlikte Sivastopol’e Midilli ve Berk-i Satvet Navorossisk’e ateş açacaktı. Samsun mayın gemisi de Odessa ve Oçkof’a mayın döşeyecekti. Filodaki diğer gemilerde bu gemilere yardımda bulunacaktı. 29 Ekim günü plan başarılı bir şekilde gerçekleşti. Rus limanları adeta cehenneme çevrildi. Harekata katılan gemiler İstanbul Boğazı’na alkışlar eşliğinde girdi. Halk da dahil herkes sevinçli ve coşkuluydu.

Rus limanlarının bombalanması İngiliz, Rus ve Fransızların tepkisini çekmişti. Yavuz ve Midilli gibi birçok gemiden oluşan Osmanlı filosunun Rus limanlarını bombalaması resmen bir savaş başlangıcıydı. Böyle bir durum karşısında karşı taraf da tepkisiz kalamazdı. Yaşanan olaylar neticesinde 2 Kasım 1914’ de Rusya resmen Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. 3 Kasım 1914 günü İngiliz- Fransız gemilerinden oluşan filo Çanakkale Boğaz’ı önlerine gelerek misilleme amacıyla boğazın giriş kısmındaki Seddülbahir, Ertuğrul, Kumkale, Orhaniye tabyalarını bombardımana tuttu. Yaklaşık 15-20 dk süren bombardıman sonucu 81 er ve 5 subayımız şehit oldu. Bu şehitlerimiz I. Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti’nin daha savaşa dahil olmadan verdiği ilk şehitleri olarak tarihe geçti.

1914 Yılı Deniz Harekatı

Trabzon’a yapılacak olan nakliyat için güvenli olabilmesi için Yavuz ve birkaç gemi görevlendirildi. Bu nedenle 6 Kasım 1914 gecesi BERK- İ SATVET ile birlikte Karadeniz’e çıkan Yavuz Yalta’ya doğru ilerlerken, Zonguldak Limanı’nın ateş altında olduğu haberini aldı. Haberi alır almaz bölgeye geçti. Fakat 7 Kasım 1914 sabahı boğaza yapılacak olan bir bombardımana karşı boğazda olmasının daha mantıklı olacağını düşünerek boğaza geri döndü. 18 Kasım 1914’te Balaklava yakınlarında Yavuz ve Midilli Rus donanmasıyla karşılaştı. 5 Rus gemisinin de ateşlerini Yavuz’un üstüne püskürtmesiyle Yavuz’a isabet eden 30,5’ lik bir mermi hasara yol açtı. Bir topunun zırhını delerek 12 adet personelinin savaş dışı kalmasına sebep oldu.

1915 Yılı Deniz Harekatı

1914 yılındaki gibi bu yıl da Karadeniz’deki deniz ulaştırmasında, Ruslar; Rus – Alman ve Avusturya cephesindeki kuvvetlerini, Osmanlılar; Kafkas kuvvetlerini destekliyordu. Ayrıca Osmanlılar Zonguldak’tan kömür, Köstence’den savaş malzemesi transferi sağlıyordu. Yavuz’un mayın yarası alması nedeniyle Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’deki deniz ulaştırmasının emniyetini sağlamak, 1914 yılına oranla bu yıl daha riskli bir hal almıştı.

27 Ocak 1915’te iki Rus gemisi karşısında zor durumda kalan Hamidiye zırhlısına yardım için gönderilen Yavuz bu ay içinde ikinci kez denize çıkmıştı. Mart 1915’de Odessa’da Rusların bir askeri nakliyat yapacağı öğrenilmişti. Bunun üzerine Yavuz, Midilli, Hamidiye ve Mecidiye bu nakliyeyi engellemek için Sivastopol önlerinde bulunmaları planlandı. Harekat sırasında Mecidiye gemisinin bir mayına çarpmasıyla ağır hasar aldı. Bu sebepten dolayı Amiral Souchon tarafından harekat iptal edildi.

Yavuz, 2 Mayıs 1915’te boğaz önünde tespit edilen Rus filosuna karşılık vermek ve düşman nakliyatını sekteye uğratmak için 6 Mayıs 1915’de Midilli ve Hamidiye ile birlikte tekrar denize çıktı. Fakat herhangi bir Rus gemisine rastlamadıklarından 8 Mayıs günü boğaza geri döndüler.

9 Mayıs 1915’te Ereğli’yi bombardıman eden ve birkaç vapurumuzu batıran Rus filosuna karşılık, Amiral Souchon olmaksızın Yavuz boğazdan ayrıldı. Rusların Ereğli’yi tekrar taarruz etme ihtimaline karşılık geceyi orada geçirdi. 10 Mayıs günü düşman gemilerinin bizim gemilerimizden birini kovalaması sonucu Yavuz bu gemilere ateş açtı. Muharebe sırasında iki isabet alan Yavuz ağır hasara uğradı. Yavuz’un aldığı hasarların onarımı yapılırken, Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı 1000 atım cephane ile iki adet 15 cm’lik topun Boğaz savunmasını takviye maksadıyla kara ordusuna verilmesini talep etmişti. Amiral Souchon gelen bu talebi olumlu değerlendirmişti. Çanakkale’ye gönderilen iki toptan biri ulaşmış fakat diğer topu taşıyan Naga nakliye gemisi E-11 İngiliz denizaltısı tarafından batırılmıştı. Bu nedenle Yavuz Bataryası kurulamamış, mevzilendirilen diğer top “Yavuz Topu” olarak isimlendirilmişti.

1915 yılının devam eden günlerinde de Yavuz zırhlısı diğer kardeş gemileriyle sürekli olarak boğazdan nakliye işlemlerini, mayın dökme işlemlerini engellemek için ellerinden geleni yapmıştır. Devam eden Çanakkale Muharebeleri’nde düşman kuvvetlerine yardım ulaşmaması için, onların lehine durumların ortaya çıkmaması için ne pahasına olursa olsun boğazı koruma görevini layıkıyla yerine getirmişlerdir.

1916 Yılı Deniz Harekatı

1915 yılında olduğu gibi 1916 yılında da Yavuz ve birçok Osmanlı gemisi nakliyat işlemlerinde görev almaya devam etti. Nakliyat sıralarında birçok gemimiz Rus saldırılarına maruz kaldı. Bu saldırılara karşı da Yavuz diğer yol arkadaşlarını korumakla görevli kaldı. Bunların dışında 1916 yılı Yavuz için Karadeniz’de harekat, Alman denizaltılarının hücum ve mayın dökme harekatı, Kafkas Cephesi’ne asker ve araç-gereç nakliyatını gibi hadiselerle geçmiş bulundu.

1917 Yılı Deniz Harekatı

1917 yılının Şubat ayında Rusya’da bir ihtilal çıkması sonucunda yeni bir düzen kuruldu. Bunun üzerine Ruslar savaşa son verme kararı aldı. 3 Mart 1918’de Rusya ile Almanya, Avusturya- Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı arasında Brest Litowsk Anlaşması imzalandı.

30 Nisan 1917 günü Yavuz ve Hamidiye zırhlıları boğazdan ayrıldı. 2 Mayıs günü Sivastopol limanına demirlenip, ertesi gün limana giriş yaptılar. Üç gün önce Rus filosunun bir kısmı burayı terk etmişti. Arkalarında birçok gemi ve torpidobot bırakmıştı. Bunların içlerinde 1915 yılında Purut adıyla kullanılan Mecidiye kruvazörüde vardı.

Yavuz , İstinye’de bakımda.

Hamidiye zırhlısının yardımıyla bu gemi alınarak Yavuz ile birlikte boğaza geri dönüldü. 9-10 Ağustos tarihlerinde İmroz’dan İngiliz uçakları geldi ve Yavuz’a bombardımanda bulundu. Bombardıman süresince Yavuz’a hiçbir isabet sağlanamadı.

15 Ekim 1917’de İstanbul’a gelen Alman imparatoru savaş alanlarını ziyaret etmek istedi. Bunun için de Yavuz’u kullandı. Yavuz Çanakkale’den İstanbul’a doğru Alman komutanı götürdü. Bu görev onun 1917 yılında yaptığı son görevdi.

Yavuz’un I. Dünya Savaşı’ndaki Rolü

Osmanlı donanması için Yavuz savaşın başından sonuna kadar var olmalı ve savaş gücünü de muhafaza etmeliydi. Bu nedenle Yavuz’un Rus donanmasına göz dağı verecek şekilde taarruzu harekat icrası, ancak kesin sonuçlu muharebe ve düşman mayınlarına çarpma riskine atılmaması öngörülmüştür. Osmanlı donanmasında Yavuz gibi süratli ve silah üstünlüğü olan bir gemi bulunduğu sürece İstanbul Boğaz kıyılarına güvenli bir çıkartma harekatının yapılamayacağı Ruslar tarafında da kabul edilmişti. Yavuz savaşın sonucunu etkileyecek herhangi bir harekat yapmamış olsa da varlığıyla boğazın bekçisi olmuştur.”YAVUZ Rusların Karadeniz Boğazına çıkarma yapmalarına karşı caydırıcı bir engel olarak, boğazın savunulması için de binlerce şehit verilmesinin önüne geçmiştir.” Denilebilir.

 I.Dünya Savaşı’nın Sona Ermesi ve Yavuz’un Osmanlı Donanmasına Devri

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla birlikte müttefikler donanmamıza resmen el koymuşlardı. Amiral Caltrope Yavuz zırhlısının onlara karşı harp etmesinden ötürü özellikle bu gemiyi teslim almak istemişti. Yapılan görüşmeler sonucunda küçük tonajlı gemiler dışında kalan gemilerin Osmanlı limanlarında tutuklu bulundurulması kararı verilmişti. Bu arada Alman hükümeti Yavuz zırhlısını Osmanlı’ya satmamakta ısrar ediyordu. Gerçi satmayı kabul etseler de Osmanlı’nın bu gemiyi satın alacak maddi imkanı da yoktu. Uzun görüşmeler neticesinde Almanlar Yavuz zırhlısını satmayı kabul etti. 2 Kasım 1918’de devir teslim gerçekleşti. Mondros’un şartları gereğince Osmanlı Donanması Haliç’e zincirlenmişti. I. Dünya Savaşı’nda hasar alan Yavuz ise büyüklüğü yüzünden Haliç’e giremedi. Deniz trafiğini de engeller düşüncesiyle cephanesi boşaltılmış, kazanların kapakları sökülmüş bir şekilde İzmit’e yollandı. Zırhlının kontrolü İngiliz gemilerinde bulunan personel tarafından yapılıyordu, fakat geminin içinde herhangi bir İngiliz askeri bulunmuyordu.

Türk ordusunun İstanbul’a girmesi ile beraber Yavuz’un kontrolü Türklerin eline geçti. Moda Koyu’na çekildi ve burada bakımı yapıldı. Yapılan onarımdan sonra Bebek önüne demirlenerek halkın ziyaretine açıldı.

Cumhuriyet Döneminde Yavuz

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yeni Türkiye Cumhuriyeti yenileşme sürecine girmişti. Her konuda kendini yenileyen yeni Türkiye donanmasını baştan yaratma çabalarına girişti. Osmanlıdan teslim aldığı 52 parça geminin 26’sı görev yapabilecek durumdaydı. Silah imkanları bakımından Ege ve Karadeniz’de görev yapabilecek gemiler arasında Yavuz zırhlısına çok büyük ihtiyaç vardı. 29 Ağustos 1927 tarihinde onarımına başlanan Yavuz zırhlısı Şubat 1930’da yapımı tamamlanmıştı. Cumhuriyet tarihinin ilk deniz tatbikatı 1926 yılında yapılmıştı. Yavuz onarımı nedeniyle bu tatbikata katılamamıştı.1930 yılında onarımı tamamlanarak donanmaya katılan Yavuz zırhlısı 1930- 1950 yılları arasında yoğun bir görev periyodu geçirmiş ve adeta donanmanın lokomotifi olmuştu.[12]

Her görevden alnın akıyla çıkmış, personeliyle birçok diplomatik şerefi görevlerini yerine getirmiş olan Şanlı Yavuz’un son bir görevi kalmıştı. Ve o son görev belki de şimdiye kadar yaptıklarının en değerlisi, en önemlisi, en yücesiydi. 1. Dünya Harbi’nden sonra onarımı için çok fazla çaba sarf eden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün naşını taşımak şimdiye kadar yerine getirdiği görevlerinin hepsinden üstündü.

19 Kasım 1938 Cumartesi günü Atatürk’ün naaşı Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrılıp, saat 13.22’de Yavuz zırhlısına transfer edildi. O’na son hizmetini, cenazesini İzmit’e kadar taşıyarak yerine getirdi.

Yavuz geliyor Yavuz
Denizi yara yara
Biz düşmanı yeneriz de,
Başına vura vura
Yavuz geliyor Yavuz,
Denizi aşa aşa,
Askerinle bin yaşa da,
Mustafa Kemal Paşa

Yavuz, Boğaz’da(1931)

Yavuz Zırhlısı’nın Donanmadan Ayrılışı ve Akıbeti

1950’li yılların sonlarına geldiğinde artık kömür yakan askeri gemiler kullanılmamaya başlanmıştı. Birçok uzmana göre de zırhlı gemilerin, savaş gemilerinin çağı çoktan kapanmıştı. Bir savaş gemisi olan Yavuz da 20 Aralık 1950’de kara listeye alınmıştı. Yıllarca aldığı tüm hasara rağmen görevlerini layıkıyla yerine getiren Yavuz’un artık sonunu beklemekten başka çaresi yoktu. 40 yıllık hizmetten sonra 1957’de artık hizmet dışına çıkarılmıştı. Geminin müze olması isteniyordu. Şanlı Yavuz ise, bünyesinde durmadan tahribat yapan zamanın sessizliği içinde, bir an önce kaderinin belli olmasını bekliyordu. Bu bekleyiş sırasında güverteleri iyice çürümüş, namlusundan ölüm kusan topları karıncalanmıştı.

Müze yapılma kararından da onay alınamayınca Aralık ayında hükümet tarafından Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na 19,5 milyon karşılığında satıldı. 7 Haziran 1973 tarihinde sökümü için Seymen’e çekildi. Gemilerin çalan düdükleri arasında donanmadan ayrılan 62 yaşındaki Şanlı Yavuz ebediyete doğru yol almıştı. Aktif olduğu dönemde 17 kez denizden, 60 kez havadan saldırıya uğrayan, 6 tane 30,5’lik top, 5 mayın ve 2 bomba yarası alan Yavuz zırhlısı Türk milletinin hatıralarında daima dev cüssesine, kudretine layık bir efsane olarak kalacaktı.


KAYNAKÇA

  • Cümbüş M. Haydar, Goeben ve Breslau’nun Deniz Seferleri, Ankara 2007
  • KOÇER İ. Özdem, Şanlı Yavuz, İstanbul 2008
  • ÖNER Özer, Yavuz ve Midilli Osmanlı’nın Son Savaşı, İstanbul 2012

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment