Harp Hatıraları ve Günlükleri

Ben Milletime Bir Daha Nasıl Askerlik Edeceğim!

Written by ÇSATT

Muharebelerin şiddetli zamanlarında, çarpışma bölgesinden geriye doğru bir insan yığını görüldüğü zaman, bunların geri çekilen ya da cepheden kaçan askerler olduğu düşünülmüştü; ancak bunların yoğun bombardıman esnasında yaralanmış ve sağlık hizmeti almak için canını kurtarmaya çalışan askerler olduğu anlaşılmıştı. Binbaşı Mehmet Nihat, bu manzarayı şu şekilde anlatmaktadır:

“Muharebe sırasında gözetleme noktalarından muharebe hatlarından geriye müthiş bir akın olduğu daima görülüyordu ve ilk zamanlardaki bu manzara epey heyecan uyandırmıştı. Fakat zamanla anlaşılmış ve kanaat getirilmişti ki, bu geriye gelenlerin tamamı yaralılardan ibaretti. Yaralı kafileleri o kadar yoğun olurdu ki, insan adeta birbiri gerisinde uzanan avcı hatları halinde hücum kuvvetleri ilerliyor zannederdi!”

Behçet Sabit Erduran, Mehmet Nihat’ın bahsettiği manzarayı, olayların içinde olan bir doktor olarak şu sözleri ile gözler önüne sermektedir:

“Maydos Hastanesi’ndeyken yaralı yığınları arasında bunalmış, hangi birisine yetişeceğimizi şaşırmış durumdaydık. Yine de sabırla pansumanlar yapılıyor, önemli yaralar sarılıyor, gerekiyorsa ameliyat yapılıyor ve sevk olunuyordu.”

Erduran, bu yaralılar arasında yapılan bütün sıhhî müdahaleye rağmen şehit olan bir asker ile ameliyattan uyandığında kolunun kesilmiş olduğunu anlayan bir askerin sözleri sonrası hissettiklerini ise şu şekilde aktarmıştır:

“Genç bir zabit namzedi, Bingazili… (21. Alay, 2. Tabur, 6. Bölük Başçavuşu Ahmed bin Mehmed). Asım Efendi’nin bir bölükle düşmana saldırısı sırasında şehit olan bir zabitin yerine kumanda ona verilmiş. O da iki yüz askeriyle hücuma geçmiş. Acımasız, hain düşmanın şarapnel yağmuru altında anayola ulaştığında yanında on beş asker kaldığını görmüş. Koluna isabet eden bir mermi boydan boya kemiklerini parçalamış. Ameliyattan uyanıp da enfeksiyondan dolayı kesilen kolunu gördüğünde, “Ben milletime bir daha nasıl askerlik edeceğim!” demesi içimizde ne derin bir üzüntü uyandırdı…

Üç gün içinde Ömer’le birlikte, o kadar kaçındığımız halde, üç ampütasyon, bir dezartikülasyon ve bir de bağırsak ameliyatı yaptık. Düşmanın kullandığı domdom kurşununun öyle acı sonuçlarıyla karşılaşıyoruz ki… Yaralılardan birinin karın zarını parçalamış. Zavallı aslan; güçsüz, bitkin savaş hattında dört gün bekliyor ve sonra hastaneye geliyor. Bütün heybetiyle yatıyor; sakin, ağırbaşlı, kaderine razı… Ameliyatını yapıyoruz, fakat simsiyah olmuş kangren yüzünden o gencecik çelik beden, iki saat sonra bu dünyadan göçüp gidiyor.


KAYNAKÇA

  • Behçet Sabit Erduran, Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2015.
  • Binbaşı Mehmet Nihat, “Seddülbahr (Güney Grubu) Muharebeleri (14 Mayıs-19 Mayıs Olayları), Türk Kurmay Subaylarının Gözüyle Çanakkale Savaşı, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Salyangoz Yayınları, İstanbul,2006.

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment