8. Sayı - Şehit'ten Kale'ler Şehit'ten Kale'ler

Boğaziçi’nden Çanakkaleye Şirket-i Hayriye Vapurları

Written by ÇSATT

Gözde Keskin /

2011-Haziran sayımızda yer alan bu yazıya emek veren ve hazırlayan üyemize teşekkür ediyor, kalemine sağlık diyoruz.
İyi okumalar…

İstanbul’da yerleşmenin boğaza doğru genişlemesiyle birlikte boğazda ulaşımın kolaylaştırılması gerekliliğini fırsat bilen İngiliz ve Rus iki şirket kapitülasyonların da kendilerine verdiği haklardan istifade ederek 1837 yılında boğazda iki vapur çalıştırmaya başlarlar. Bu girişime engel olunamadığından, o dönemde Osmanlı’nın deniz ulaşımından sorumlu olan Hazine-i Hassa Vapurları idaresi Hümapervaz adlı vapurla yolcu taşımacılığına başlar. Sonraki yıllarda İstanbul ile Boğaziçi arasında ulaşım talebinin artmasıyla ulaşımın güvenli ve rahat bir biçimde gerçekleşmesi için yolcu taşımacılığı yapacak bir buharlı gemi işletmesine gereksinim duyulur. Bunda kayıkların gerek güvenlik, gerekse taşıma kapasitesi açısından yetersiz kalması da önemli bir etken olur. Tanzimat döneminin tanınmış isimlerinden Cevdet ve Fuat Paşalar 1850 yılında Bursa kaplıcalarında tatil yaparken Boğaziçi’nde artan ulaşım talebine bağlı olarak kurulacak bir vapur işletmesinin önemini ve böyle bir kuruluşa duyulan gereksinimi dile getiren layihayı  kaleme alırlar. İstanbul’a dönüşlerinde ise bu layihayı resmi makamlara ileterek Şirket-i Hayriye’nin kuruluşu yönünde ilk girişimde bulunurlar. Şirket-i Hayriye’nin kuruluşuna ilişkin olarak yayınlanan mazbatanınardından şirketin yasal kuruluşu padişahın iradesi ile tamamlanır. Bir sureti Takvim-i Vakayi’nin 17 Ocak 1851 tarihli sayısında da yayınlanan, dönemin padişahı Sultan Abdülmecid’in Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’ya hitaben iradesi ile adı “hayırlı şirket” manasına gelen Şirket-i Hayriye resmen kurulur.
Böylelikle Şirket-i Hayriye, Osmanlı Devleti’nde kurulmuş ilk anonim şirket olur. 1851 ‘de kurulan Şirket-i Hayriye, 1945’te hükümet tarafından satın alınıp Şehir Hatları’na devredilinceye kadar İstanbul ve Boğaziçi arasında vapurlarla yolcu taşımacılığı yapar. ilk kent içi toplu taşıma işletmesi sayılan Şirket-i Hayriye şirketleşme sürecinin de ilk adımı olur.

Şirket-i Hayriye’nin ilk logosu

Şirket-i Hayriye’nin sermayesinin oluşumu aşamasında çeşitli sıkıntılarla karşılaşılır. Şirketleşme sürecinin ilk adımı oluşu daha önce belirlenmiş hukuksal düzenlemenin bulunmayışı, bilgi eksikliği ve deneyimsizlik bu sıkıntıların başlıca nedenleri olmuştur. Sermayenin oluşumunda en çok hisse senedini dönemin padişahı Sultan Abdülmecid alır.

Şirket-i Hayriye’nin kurulmasıyla birlikte İngiltere’deki ünlü gemi tezgahlarına 6 adet vapursipariş edilir. 60 beygir gücünde, ahşap tekneli, yandan çarklı, saatte 5-6 mil hız yapabilen bu vapurların genellikle numaraları ile anılması geleneği de bu dönemde başlamış oldu. Ayrıca Şirket-i Hayriye 1855 yılında yayınlanan nizamname ile hareket saatleri, vapurların emniyetli seyri ve temizlik konularında düzenlemeye giderek kalite yönetimi, müşteri memnuniyeti gibi kavramların ilk uygulayıcısı olmuştur.

1851 yılında kurulan şirket, İstanbul’un günlük yaşantısı içinde 94 yıl boyunca vazgeçilmez bir yere sahip olur. 94 yıl boyunca boğazın iki yakasını birleştiren, dumanını savura savura boğaz sularında gün boyu süzülen bu vapurlar bir gün gelmiş bir diğer boğaza; Çanakkale’ye uzanmışlardır.

Boğaz’da 20 yıla yakın bir zamandan beri yolcu vapuru çalıştırılmaktaydı. Şirket-i Hayriye vapurlarıyla boğaz halkının yükleri de taşınıyordu; ancak atların, arabaların, büyük baş hayvanların karşıdan karşıya geçirilmesi için özel yapılmış vapurlara ihtiyaç vardı. Hepsinden önemlisi, askeriyenin top arabaları ile askeri mühimmatın bir yakadan öteki yakaya taşınması sırasında büyük zorluklarla karşılaşılıyordu. Boğaz’da öyle bir vapur çalıştırılması gerekiyordu ki güvertesi düz ve açık olduğu için atlar, arabalar, koca toplar rahatça vapura alınabilsin; iki başı kapaklı olduğu için de tehlikesizce karaya çıkartılabilsin.

İşte, Aslen Giritli olup 1867-1894 yılları arasında şirketin Genel Müdürlüğü’nü üstlenen Hüseyin Haki Efendi bu soruna bir çözüm getirerek dünyanın ilk arabalı vapurunu ülkemize kazandırır. Yeni tip bir vapurun kabataslak çizimlerini yapmaya koyulan Hüseyin Haki Efendi çizimleri bitirince genel müfettişlikte bulunmuş olan İskender Efendi’ye gösterir. Sonra şirketin vapurlarının bakım ve onarımlarının yapıldığı Hasköy Tersanesi’nin Sermimarı Mehmed Usta’yı da alarak üzerinde çalıştığı yeni vapur tipini daha da geliştirdi. Londra’daki Maudslay Sons and Fields tezgâhlarına ısmarlanan ve 8.000 İngiliz altınına mal olan, net 275 tonluk yandan çarklı tekne, şirketin önceki ahşap vapurlarından farklı olarak saçtan yapıldı. 45.5 m. genişliğinde 8.5 m. uzunluğunda olan bu vapur 400 beygir gücündeki tek silindirli buhar makinesi ile saatte 7 mile yakın bir hız yapabilecekti. Vapurun inşası 1872’de sona erdi ancak Londra’dan yola çıkıp Akdeniz’i kat ederek İstanbul sularına gelmesi uzun sürdü. Açık denize uygun olmadığından, şiddetli dalgalardan fazlasıyla etkilenmesi nedeniyle yolculuk sırasında ciddi tehlikelerle karşılaşıldı.

Hüseyin Hakkı Efendi

Sonunda İstanbul’a ulaşan tekneye 26 baca numarası ile “kolaylık” anlamına gelen “Suhulet” adı verildi. Suhulet’in Üsküdar’dan Kabataş’a bir topçu bataryası taşıdığı ilk seferinin ardından Sultan Abdülaziz, Hüseyin Haki Efendi’yi bir nişanla ödüllendirdi. Suhulet faydalı bulununca aynı tersaneye bir tane daha ısmarlandı. Ama bu teknenin öncekinden daha güçlü olması için çift makineli yapılması şad koşulmuştu. Şirket’e 12 bin İngiliz altınına mâl olan 27 baca numaralı bu vapura da “iki kıyıyı bağlayan” anlamında “Sahilbent” adı verildi. Ve dünyanın ilk iki arabalı vapuru olan bu iki vapurun da isim babası, ünlü vatan şairimiz Namık Kemal’di.

1914 yılında dünya genel bir savaş sürecine girmekteydi. Yaklaşan büyük felakete karşılık her devlet çeşitli önlemler alıyordu. Genel yaşam ile ilgili kuruluşlar ve devlet daireleri de bundan payını alıyor özellikle ekonomik anlamda sıkıntıya düşüleceğinden bir an önce gerekli önlemleri alma yoluna gidiyordu. Şirket-i Hayriye de bu kuruluşlardan biriydi, öyle ki şirketin durumu, elinde bulunan vapurları ile bir ulaşım ve taşıma kuruluşu olduğundan hükümetin alacağı siyasi tedbirlere bağlıydı. Osmanlı Devleti 21.07.1914 tarihinde genel seferberlik ilan eder. Seferberliğin ilanı ile İstanbul’da yaşayan İngiliz, Fransız ve Ruslar Osmanlı’nın Almanya yanında savaşa gireceği belli olduğundan Türkiye’yi terk etme hazırlığına başlarlar. Diğer yandan askere alınanlar da birliklerine gitmeye hazırlandığından Boğaziçi’nde yolcu trafiği azalmaya başlar. İstanbul’un bir bölümünün de savaş bölgesi olarak ilan edilmesiyle bu bölgelerdeki yerleşmeler boşaltılmış ve bu da Boğaziçi’nde yolcu trafiğinin azalmasına etki eden diğer bir faktör olmuştur.

Suhulet

Bu dönemde şirket için kömür sıkıntısı ortaya çıkar. I. Dünya Savaşı başlamadan önce İngiltere’den sağlanan kömür ithalatı İngiltere’nin ve Osmanlı’nın karşılıklı cephelerde yer almasıyla durdurulur ve kalori bakımından daha düşük olduğundan o güne dek üzerinde durulmayan Zonguldak kömürüne yönelinir. Seferberliğin ilanıyla devlet tarafından ticaret gemilerine el konulmaya başlanmış bununla birlikte kömür ve navlunfiyatlarında artış gözlenmiştir.

Kömür ihtiyacının giderilmesi ve kara-deniz ulaşımın düzenlenmesi için Harbiye Nezareti’nde Genel Karargâh 3. Şimendifer şubesine bağlı olmak üzere Genel Limanlar ve iskele Komutanlığı bünyesinde kömür bölümü kurulur. Bu bölümden müsaade ve ruhsat çıkmadıkça kömür taşıma için vapur kiralanması mümkün değildir. I. Dünya Savaşı’nın ilan edildiği tarihte Şirket-i Hayriye idaresinin depolarında 3.166.107 ton kömür bulunmaktadır. Şirketin günlük kömür harcaması da 250 tondur.Şirket öncelikle kömür taşıma için Şirket vapurlarından başka vapurlar kullanmış ancak kiralanan bu vapurların Ruslar tarafından batırılmasıyla Şirket’in 33 Numaralı Nusrat ve 34 numaralı Gayret yolcu vapurları ambarlı şilep haline getirilerek bu vapurlarla gerçekleştirilmeye başlanmıştır. (10-12 Haziran 1915) Genel bir değerIendirme yapacak olursak kömür kıtlığı l. Dünya Savaşı boyunca Şirket-i Hayriye için büyük bir sıkıntı oluşturdu denilebilir.

Nusret

Seferberlik ilanından sonra, 1914 yılı Ağustos ayının 2. gününden itibaren Anadolu şimendiferleriyle Haydarpaşa’ya getirilen askerlerin çoğunluğu Şirket-i Hayriye vapurlarıyla taşınır. Savaşın başlangıcında Şirket-i Hayriye filosunda 39 adet vapur mevcuttur. Savaşın başlamasından sonra yapılan antlaşmalar gereğince Şirket-i Hayriye vapurlarından askeri hizmette kullanılanlar savaşta üstlendikleri görevleri yerine getiriyorlardı. Bu vapurlardan 26 numaralı Suhulet ve 27 numaralı Sahilbent arabalı vapurları geceli gündüzlü askeri taşıma için hazır bulundurulacaktı.

Önceleri dört bataryadan oluşan bir topçu taburunu ancak dört günde karşı kıyıya geçirmek mümkün iken Suhulet için bu 4 saatte mümkündü. ilk arabalı vapurumuz olan Suhulet adına yakışır biçimde “kolaylık” sağlamıştı.GörüIen lüzum üzerine 26 numaralı Suhulet Çanakkale’ye gönderilmiş, İstanbul Limanı’nda Haydarpaşa, Üsküdar ve Sirkeci arasında asker ve her türlü araç taşımacılığı da 27 numaralı Sahilbent arabalı vapuru ile sağlanmıştır.Ayrıca ışıldağı olmadığından gece emniyetli sefer yapabilmesi için 55 numaralı Belek vapuru yol gösterme görevi yapmaktaydı.

10 Ağustos 1914 tarihinde 26 numaralı Suhulet arabalı vapuru görevini tamamladıktan sonra İstanbul’a dönmüş, Eylül 1914’te Yeşilköy’den Köprücü bölüğünün eşyalarını yükleyerek Büyükçekmece önlerine geldiğinde sis nedeniyle karaya oturmuştur. Bir süre sonra kurtarılan Suhulet, Hasköy Tersanesi’nde 1 ay süreyle tamir edildikten sonra İstanbul Limanı’nda sevkiyata alınmıştır. ÇanakkaIe Boğazı’nın itilaf kuvvetlerince bombardıman edilmesi üzerine İstanbul’un tehdit edilmesi hükümet tarafından bazı önlemlerin alınması gerekliliğini ortaya çıkarmış İstanbul’daki bazı camiler ile resmi kuruluşlarda, müze ve devlet hazinesinde bulunan değerli eşyalar ve devlete ait önemli evraklar 27 numaralı Sahilbent araba vapuruna, 66 numaralı Boğaziçi, 67 numaralı Kalender ve 69 numaralı Hüseyin Haki vapurlarına yüklenerek Sirkeci Sarayburnu İskelesi’nden Haydarpaşa’ya getirilmiş, burada Eskişehir ve Konya’ya götürülmek üzere trenlere yüklenmiştir.Başka bir kaynakta ise bu özel eşyaların 18.12.1914 tarihinden itibaren 61 numaralı Sultaniye Vapuru ile Sarayburnu İskelesi’nden düzenlenen birkaç seferle taşındığı belirtilmektedir.

Diğer yandan Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girme sürecinde 37 numaralı ihsan, 38 numaralı Şükran, 39 numaralı Neveser, 44 numaralı İntizam vapurları trenler ile Anadolu’dan gelen erleri Haydarpaşa’dan Sirkeci’ye devamlı olarak taşımışlardır.

1915 yılının Şubat ayında Genel Karargâh’ta alınan karara göre Şirket-i Hayriye idaresi 12 adet vapurunu her an için harekete hazır durumda bulunduracaktı. 2 Mart 1915 tarihinden itibaren 61 numaralı Sultaniye, 62 numaralı Hünkâr İskelesi ve 63 numaralı Sütlüce vapurları Boğaziçi seferlerinden alınarak askeri yollama emrine verildiler. Bu durum Çanakkale Savaşları sonuçlanana dek devam etmiştir.

18 Mart 1915 tarihinde düşman kuvvetlerinin Çanakkale’ye büyük donanma ile saldırısı nedeni ile Mart ayı içerisinde İstanbul ve Çanakkale bölgesine askeri taşıma ve ulaşım için Şirket-i Hayriye idaresi vapurlarından bir kısmı tekrar askeri yollama ve ulaşım emrine verildi. Bu vapurlar:

Osmanlı Seyr-i Sefain idaresine ait Gülcemal vapuru, 19 Mayıs 1915 tarihinde Çanakkale’ye asker ve mühimmat taşırken İmralı Adası açıklarında İngiliz denizaltı tarafından torpillenerek yaralanmıştır. Gemideki eşyayı ve askerleri savaşa götürebilmek için 67 numaralı Kalender vapuruyla, 27 numaralı Sahilbent vapuru olay yerine gönderilmiş ve birkaç gün içerisinde Bolayır, Lâpseki ve Gelibolu iskelelerine gerekli eşya ve askeri götürdükten sonra İstanbul Limanları’na geri dönmüşlerdir.

Genel karargâhça görülen gerek üzerine 5. Kolordu’dan 2 fırkanın Üsküdar’dan Sirkeci’ye geçirilmesi istenir. 27 numaralı Sahilbent araba vapuru bir gün içinde 8 sefer yapar, ayrıca 67 numaralı Kalender, 65 numaralı Sarayburnu, 66 numaralı Boğaziçi ve 68 numaralı Güzelhisar vapurları da seferler gerçekleştirerek bu nakliyatı 10 gün gibi kısa sürede tamamlar. Şirket-i Hayriye idaresinden müfettiş Ali Rıza Efendi bu gayret ve hizmetten ötürü 3. Rütbeden mecidiye nişanı 10 ile ödüllendirilir. 27 numaralı Suhulet araba vapuru bu taşıma esnasında Kız Kulesi açıklarında İngilliz denizaltısı tarafından atılan torpilin hedefi olmuş ancak torpil Sahilbent’i es geçmiş Tophane rıhtımlarına isabet ederek patlamış ve büyük hasar vermiştir.

Çanakkale Savaşları süresince 37 numaralı İhsan, 38 numaralı Şükran, 39 numaralı Neveser, 40 numaralı Rehber, 43 numaralı İkdam, 44 numaralı İntizam, 45 numaralı Resan, 46 numaralı Rüçhan, 47 numaralı Tarz-ı Nevin, 48 numaralı Dilnişin, 51 numaralı Süreyya, 52 numaralı Şihap, 53 numaralı İnşirah, 54 numaralı İnbisah, 55 numaralı Bebek, 56 numaralı Göksu, 57 numaralı Tarabya, 58 numaralı Nimet, 61 numaralı Sultaniye, 62 numaralı Hünkar İskelesi ve 63 numaralı Sütlüce vapurları nakliyede kullanılmış, 60 numaralı Rağbet ve 70 numaralı Ziya vapurları da Hilal-i Ahmer hizmetinde bulunmuş ve İstanbul’dan cepheye asker taşımışlardır. 11 Daha önce de söz ettiğimiz gibi 33 numaralı Nusrat ve 34 numaralı Gayret vapurları Çanakkale Savaşları’nın başlamasıyla birlikte asker taşıma hizmetine verilmişler ancak ihtiyaç gereği kömür taşıma gemisi haline getirilerek başka türlü bir zorlu mücadeleye girmişlerdir.

Neveser

Şirket vapurlarının pek çoğu görüldüğü gibi askeriyenin emrine verilmiş bunun yanı sıra kısıtlı imkânlarla Boğaziçi’nde yolcu taşımayı aksatmamışlardır. Şirket-i Hayriye vapurlarının kömür ihtiyacı da yine şirket tarafından karşılanmış, hükümete kömür ihtiyaçlarının karşılanması veya kömürlerin getirtilmesi için vapur temin edilmesi için yapılan talepler olumsuz sonuçlanmıştır. Şirket-i Hayriye vapurlarının I. Dünya Savaşı süreci çerçevesinden baktığımızda türlü sıkıntılar çekerek zorlu görevleri yerine getirdiğini söyleyebiliriz ancak gelin biz Çanakkale Cephesi’nde Şirket-i Hayriye vapurlarının hizmetlerine değinelim.

Çanakkale Savaşları esnasında kullanılan pek çok vapurdan 38 numaralı şükran, 39 numaralı Neveser, 40 numaralı Rehber, 41 numaralı Metanet, 43 numaralı ikdam, 44 numaralı İntizam, 45 numaralı Resan, 60 numaralı Rağbet, 61 numaralı Sultaniye, 62 numaralı Hünkar İskelesi, 63 numaralı Sütlüce, 66 numaralı Boğaziçi, 67 numaralı Kalender, 68 numaralı Güzelhisar vapurları ile yaralı erler, hastalar ve sakatlar İstanbul’a getirilmişlerdir. Kızılay hizmetinde bulunan gemiler Çanakkale-istanbul arasında aylarca yaralı eratı taşıdıktan sonra Sahra-yı Sıhhiye Müfettiş Umumiyeliğince Çanakkale yöresinde Çamburnu, Ağadere, Ilgardere, Galata Köyü, Salgın Hastanesi, Akbaş’ta hasta ulaşım ve hasta gönderme merkezi; Lapseki’de ve Tekirdağ’da dinlenme merkezi gibi çeşitli merkezler oluşturulmuştu. Ayrıca Çanakkale’den İstanbul’a gelecek her vapura hasta, yaralı ya da sakat askerin konularak İstanbul’a gönderilmesi uygun görülmediğinden bu iş için özel bir vapur ayrılarak Şirket-i Hayriye’nin en büyük vapurlarından 62 numaralı Hünkar İskelesi Vapuru kullanılmaya başlanmıştır. 1909’da Fransa’da yolcu vapuru olarak yapılan 1070 kişi kapasiteli bu vapur 23 Mayıs 191 5’te Tahsin Efendi Kaptan tarafından Marmara yöresi hastane ve dinlenme merkezlerine gönderilmek üzere erzak, ekmek ve gereç yüklenerek yollanmış ve Tekirdağ önlerinde İngiliz denizaltısı tarafından torpillenerek batırılmıştır.Makine dairesinden ağır yara alan gemi kullanılamayacak durumda karaya vurur. Daha sonra Osmanlı Seyir Sefain İdaresi tarafından hurda olarak satın alınır. Geminin batırılışı ile ilgili farklı bir rivayet de söz konusudur. Gemi Tekirdağ açıklarına geldiği sıralarda, 5-6 mil uzaklıkta birden bir denizaltı ortaya çıkar. Denizaltı Türk bayrağı çekmişti ama Tahsin Kaptan bunun bir tuzak olduğunu sezer. Makine dairesine ‘tamyol’ komutu verirken iki gemi neredeyse borda bordaya gelmişti. Denizaltıdan ‘Kaptan dur’ diye bağırırlar ama Tahsin Kaptan bu ikazları dinlemeden tam hızla uzaklaşmaya başlar. Tahsin Kaptan, kısa bir süre sonra vapuru, Tekirdağ İskelesinin yakınında baştankara etti ve karaya oturttu. içindekiler kendilerini karaya attılar ve mürettebat geminin yükünün bir kısmını dışarı çıkarabilir. Bu arada yetişen denizaltı Türk bayrağını indirip yerine bir İngiliz bayrağı çekerken, aynı anda da “Hünkâr İskelesi”ne bir torpil yollar. Geminin kazan dairesine isabet eden torpil büyük bir gürültüyle infilak ederken, kaptan köşkünde bulunan ve son ana kadar gemisini terk etmeyen Tahsin Kaptan da kendini denize atmayı başarır.BöyIece hem kendi hayatını, hem de gemi mürettebatıyla subay ailelerinden oluşan yolcularını kurtarmış olur. Hikayenin gerçek olup olmadığı muammadır ancak ne şekilde olursa olsun 62 numaralı Hünkâr İskelesi Vapuru Şirket-i Hayriye’nin I. Dünya Savaşı’nda verdiği ilk kayıp olur.

30 Mart 1915 tarihinden itibaren Alman Mareşal Liman Von Sanders Paşa’yı Gelibolu’ya götürerek Şarköy, Kilye, Nara Bölgelerini denetleme yapmasını sağlamak amacıyla 70 numaralı Ziya Vapuru İstanbul’dan Çanakkale’ye gelmiş ve 25 Mayıs tarihinde Liman Paşa’nın izniyle 1000 kadar erat, 12 subay ve eşya yüklü bir navna ile 4 kayığı yedeğine alarak Kilye Limanı’na çıkarır. Bu vapur Mareşel’in emrinde bulunmakla birlikte zaman zaman Akbaş, Kilye, Nara, Lapseki, Karabiga arasında seferler yapmakta idi. 27 Mayıs 1915 tarihinde yine birçok yaralı ve hastayı alarak İstanbul’a getirmiş ve iskele Limanlar Komutanlığının emriyle bazı eşya ve kömürü yükleyerek İstanbul’dan hareket etmiş ancak Silivri önlerine geldiğinde bir denizaltı tarafından izlendiğinden Silivri’ye sığınarak içerisindeki malzemeyi boşaltarak Akbaş’a gelmiştir. Çanakkale’de Kızılhaç gemisine yaralıları; Akbaş ve Çanakkale arasında subay ve erleri; sayısı 10.000’i geçen yaralıyı Liman Paşa’nın izniyle 61 numaralı Sultaniye Vapuru’na ve diğer bekleyen gemilere taşımış 19 Haziran 1915 tarihinde 5. Ordu Kurmay Başkanlığı’nın bildirisi üzerine 62 numaralı Hünkar iskelesi Vapuru’nun yerine Kızılay hizmetine verilmiştir. Bu emektar vapur 20 Haziran 1915 tarihinden 18 Aralık 1915 tarihine kadar geçen sürede istanbul-çanakkale arasında 53 sefer yapmış; 25.000 hasta, yaralı, sakat ve nekahatIıIar112 taşıyarak I. Dünya Savaşı’nın önemli hizmetler başaran vapurlarından biri olmuştur.

18 Şubat 1915 tarihinde ilk kez askeri yollamada görev alan 60 numaralı Rağbet Vapuru Çanakkale, Akbaş, Nara, Kilye, Şarköy ve Mürefte İskelelerinden İstanbul’a 700 kadar yaralı taşımıştır. 23 Haziran 1915 tarihinde Kızılay’ın emrine verilerek rengi beyaza boyanmış Marmara’nın hastane bulunan bütün iskeleleri İstanbul’un Haydarpaşa, Tuzla, Harem İskeleleri arasında seferler yaparak I. Dünya Savaşı sona erene dek hizmet vermiştir. Taşıma sırasında birçok tehlikeyle karşılaşan bu vapurlardan 60 numaralı Rağbet Vapuru Kilye İskelesi’nde yaralı almakta iken düşman uçakları tarafından bombardıman edilmiş geminin içindeki 3 yaralı tekrar yaralanmıştır. 40 numaralı Rehber Vapuru’nun 5 Kasım 1915 tarihinde Çanakkale’den Bandırma’ya gelirken İngiliz Eli Denizaltısı tarafından bordasından torpillenmesi taşımanın zor şartlarda gerçekleştirildiğinin diğer bir göstergesidir.

Torpil geminin kazan dairesine rastlamış ve makine dairesini buhar kaplamıştır. Kazanın sıcak sularından I. Çarkçı Osman Usta ile 2 ateşçi şehit olurlar. Mürettebattan 5 tayfa filikalarla gemiye rampa eden denizaltına alınırlar ve 40 numaralı Rehber Vapuru batırılır. Mürettebat 24 saat denizaltında kalırlar ve sonra bir sandal ile Erdek’e çıkarılırlar.

Şirket-i Hayriye vapurlarından 1881 yapımı 110 metre uzunluğundaki Halep Vapuru da Eli denizaltısının saçtığı tehlikeden maalesef kaçamamış ve torpillerine hedef olmuştur. Çanakkale Cephesi’nde Akbaş Limanı, muharebeler boyunca temel ikmal üssüydü. Marmara’dan gemilerle gelen cephane ve erzak buradan cepheye naklediliyor, cepheden gelen yaralılar gemilerle İstanbul’da kurulan hastanelere gönderiliyordu. 25 Ağustos 1915 sabahı liman yine hareketliydi. Gece boyunca cepheden gelen yaralı askerlerden 200’ü limanda bağlı olan Halep Vapuru’na yerleştirilmiş, vapur seyir için hazırlanmıştı. Ancak saat 07.20 sıralarında E-11 denizaltısının liman çevresinde devriye gezen Gunbot’a saldırması ile ortam hareketlenmişti. Gunbot ve bir destroyer denizaltıyı uzaklaştırmak için ateş ederken, limanda demirli üç vapuru gören E-ll ‘in Kaptanı Nasmith aceleyle son bir saldırıya girişmişti. Kaptan Nasmith, E-l l’in seyir defterinde de o günü şöyle anlatır: “Periskoptan limanda bağlı üç vapur görüyordum. Bunlardan yakınımızda olanı Kızılay amblemleri ile boyanmış bir hastane vapuruydu. Ona saldırmaktan hemen vazgeçip, diğer vapura yöneldim ve torpidoyu ateşledim. Üzerinde hiçbir işaret bulunmayan bu vapur muhtemelen cephane taşıyordu. ön kısmından isabet alan vapur batmaya başladı. ” Ancak Kaptan Nasmith yanılmıştı. Cepheden o gece gelen yaralılar öylesine çoktu ki 200 kadarı Halep Vapuru’na bindirilmiş ancak vapurun üzerine Kızılay bayrağı asılamamıştı. Ne yazık ki, bu yaralılar batmakta olan gemiden kurtulmayı başaramadı.

Halep Vapuru’nun arması

Şehit askerler gemiden çıkarılıp Akbaş Limanı’na defnedildi ve burada bir şehitlik yapıldı.Bugün Akbaş Şehitliği olarak bildiğimiz şehitlik onların ebedi istirahatgahları olmuştur.

Çanakkale Savaşları’nda hizmet vermiş vapurlar I. Dünya Savaşı boyunca görevlerini sürdürmüşlerdir. Bu vapurlardan bazıları bu süreçte ne yazık ki batırılmışlardır. Şirket-i Hayriye İdaresi pek çok sıkıntıya rağmen askeri taşımacılığa büyük destek sağlamış ve Boğaziçi seferlerini de aksatmamıştır. Bu duruma rağmen zaman zaman kömür tüketiminin ve seferlerin azaltılması yönünde uyarılar almışsa da üstün hizmetleriyle Çanakkale Cephesi’nde Mehmetçiğin yaralarının sarılmasında önemli rol oynamıştır.

Bugün İstanbul’da Sirkeci ve Harem arasında halen gidip gelmekte olan iki araba vapuru, Suhulet ve Sahilbent’in isimlerini yaşatıyorlar. Milletin bütün ümidini bağladığı askerini nakleden, toplarını sevkeden, yaralısını taşıyan bu iki geminin adıyla yaşayan gemilerin farkına varmamız türlü zorluklarla bugünleri bize armağan eden ecdadımıza olan vefa borcumuzu hatırlamamız için diğer bir nedendir belki de.
Suhulet’in, Rağbet’in, Hünkâr İskelesi’nin, Halep’in ve daha nicelerinin anısına.

Halep Vapuru

KAYNAKÇA

  • KIZILDEMİR M. ORHAN. Şirket-i Hayriye idaresi, Türkiye Denizciler Sendikası Yayınları, Eğitim Dizisi—18, İstanbul 1992, 480 s.
  • KORALTÜRK Murat. Şirket-i Hayriye (1851-1945), İDO Yayını, İstanbul 2007.
  • OCAKAÇAN Leyla Kaya. I. Dünya Savaşı’nda Şirket-i Hayriye, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul 2009
  • TUTEL Eser. Şirket-i Hayriye, İletişim Yayınları, İstanbul 1994.
  • Şirket-i Hayriye resmi web sayfası [http://www.sirketihayriye.com/]

About the author

ÇSATT

Biz geçmişten geleceğe kurulmuş bir köprüyüz.
Biz 1915’te canlarını feda eden kahraman Türk askerinin torunlarıyız.
Biz Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Cevat Paşa’yız.
Biz Çanakkale’yiz.
Biz ÇSATT’ız.

Leave a Comment